İsa çekti mi çarmıhta
Allah'ım bana bu verdiğini
Kurban olsun diye günaha
Çivisini batırdı mı bir Kır Çiçeği
Ağlamış da dökmüş Yakup acısını
Beni ağlattın Kudüs
Tanrının gazabı üzerime olsun
Dağ taş göz yaşımla beslensin
Yaşım kanımla
Beni üzdün Kudüs
Yalansın Kudüs sen, yalan!
Yüzüme gülücükler eken
Güneş sandığım
Kızıl kumlar bulduğum
Tutunduğum
Gözlerinle Kudüs
Bir başka şeyden ölmek,
sadece bir defacık.
Bir defa orjinal bir nedenden ölmek.
Bir defa dost dizinde can vermek istedim
olmadı.
Bir defa tatlı tatlı bakan gözler altında,
Seni ne kadar...
Daha ne kadar,
Taşıyabilirim içimde?
Ağır değil misin?
Ağır değil mi hasretin?
Ölmeyebilsem...
kalk o beyaz çarşaflardan
o çarşaflar ki kefenim
bir şeyler söyle fahişem
duymadığım lügatlardan
çek gecenin perdesini
Cepte memur kesesinden üç-beş para,
Nice umutlar bağlanır peşi sıra,
Sırtında eski bir çanta bir de dua,
Aman yavrum yüzümü kara çıkarma!
Şehrin her tarafı tek tek dolaşılır,
anladım!
seni...
beni...
ne tanrı ilham etti kalbime
ne de annem fısıldadı bir gece
anladım!
Daha güzel bir kalemle, daha güzel bir kağıda; daha güzel şeyler yazmak isterdim. Ama kırık kalbimden, kırık elimden gelen bu.
“Ölmek isteyip de ölememek” derler. Ya! Yanıp da söyleyememek sevdiğine sevgisini. Bir gün geçememek karşısına da bağıramamak “Seni seviyorum” diye. Ağlayamamak; önünde diz çöküp dizlerine sarılıp ayaklarını secde ederek ağlayamamak.
Seni tertemiz, elimde mutluluklarla beklemek, sana güzel şeyler yazmak isterdim, dedim ya, kırık kalbimden kırık elimden gelen sadece bu. Bir yığın kırık, bir yığın dökük.
Gece güne küserim sabah geceye
Hep yarimi üzerim bilmem ne diye
Durup durup yazarım aydan şafağa
Nefii oldum sanarım yare kızınca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!