birbirimize alabildiğine yakın,
birbirimize alabildiğine maviyken,
ellerimiz çok az kenetlenmiş belki
belki sarılamamışız doyasıya,
belki bir şeyleri anlatamamışız,
belki birbirimiz için ağlamamışız hiç,
Duydun mu hiç?
Geride bırakırken
Vicdanının sesini
Büyük bir aşkı
Yoksa o mu sebeb?
Dönmene geri...
Ağzında çıkan
Afta ve yüreğinde ki
Yaralara and olsun ki
Üzgünüm
Ben sebep oldum bu
Ruhuyeti haline
yanılmıştım
yansımamı gördüm buğulu camlarda
sonra hatalarımı yazdım sana
yanlış adamdım
bir gece bir arabada
çizgiler geçiyordu gözümün önünden
su gibi dedim
sen doğunca
aziz olsun ve berrak
ay gibi yüzünde
kendimi gördüm
su koydum adını
Soğuk kış akşamı kendini daha fazla hissettirmeye başlamıştı, şehrin ışıkları bir bir yanmaya başladı. Etrafı kömür kokusu ve yoğun bir sis kaplamıştı. Adam arabasına bindi, biraz duraksadı, ne yapacağını bilmez vaziyette çalıştırdı arabasını, yavaş yavaş hareket etti. Çiğ sokaktan yokuş aşağı inerken yolun sağına yavaşça yaklaştı, aşı boyalı, sıvası dökülmüş evlerin yanından geçti ve durdu, el frenini çekti. Kontağı kapatıp kapatmamakta kararsız kaldı, hava soğuktu, arabayı çalışır vaziyette bıraktı… ellerini başının arkasına koyup geri yaslandı.
Dikiz aynasında yarı gelirgin yüzüne baktı, göz altı torbaları, çizgiler ve beyazlamış saçlar. Hayat beni yordu diye düşündü, yokuş yukarı çıkan arabaların farları gözünü alıyordu, gözlerini kıstı başka yere mi gitsem diye düşündü, yok hayır burada kalmalıyım diye düşündü.
Titreyen eli kasetçalara uzandı, açıp açmamakta kararsız… Kafasındaki düşünceler dolanıp duruyordu. Radyoyu açtı Yavuz Bingöl-Suavi ‘ olmasaydı sonumuz böyle çalıyordu…
Sakin göllerin kuğusuydum,
Salınarak suyun yanağında,
Gidersen
Geride bıraktığına üzülürsün,
Gittiğin yerde,
Geçmişinle yaşar durursun...
İçinde sallanır durur
Merhamet adlı bir çınar
Son dersin zil sesi duyuldu, sınıfın uğultusu zil sesine karışırken sağ eliyle şakağını ovdu, uykusuz göz altları biraz şişmişti, ama kahverengi gözleri yinede güzel bakıyordu.
-İyi günler öğretmenim diye birer birer önünden geçti öğrenciler. Kimisi koşturuyor kimisi ağır adımlarla çıkıyordu sınıftan. Yavaşça doğrultu ders notlarını masanın üstünden topladı, öğretmenler odasının yolunu tuttu, okulun hizmetlisi yanından geçerken
–Nasılsınız? Hoca hanım diye seslendi, dalgındı duymadı, kafasında dolanan sorular, yılların yorgunluğu yüzüne değilse de kalbine yansımıştı.
Öğretmenler odasından montunu ve çantasını aldı, ders notlarını dolaba koydu. Göz ucuyla saate baktı, biraz yürümek istedi, okul çıkışı en sevdiği şey o yolda yürümekti… küçük adımlarla koridoru geçti. Merdivenlerden yavaşça indi. Son derste sınıfın yaramazı Ahmete biraz sinirlenmişti, aklına geldi, üzüldü. Çok mu ileri gittim diye düşündü kendi kendine…
ne kadarda kolay söylüyor insan
bazı şeyleri, kendine;
cesaret edemez belki,
kalbinden geçenleri,
söyleseydi en sevdiğine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!