kaçkın
dertlerin hamururunda
yoğrulan benmiyim
yoksa eskiyen bedenimmi
benmiyim hiçliğin ötesinde
mecburen yıkılan
KADERİM
geceden gelir ürpertiler
geceden....
baykuş bakışlı yabancıdır
süzülen ay...
sadık hemde safiyane
çomak sesine aşina kulaklar
tek derdi yeşille
git-gel aşınır çimen ,açılır yolaklar
sabah meleyeşi başlatır hayatı
hayat nefes kadar
aldın verdinden ibaret
bir hal unutacak kadar
yok garibanda o cesaret
bugün yediğin simite
son uyarı
ilk uyarıdan sonradır hep
ve kuşkusuzdur,
lakin çağ gömleği giymiştir edep
bir entrikada kaskosuzdur,
ata sır vermiş toruna
taşlı yollar ezmiş ayağımı
bu nasırları sormayın geceler
gölgelerinde yediğim dayağı
zabıtlar zuhal yıldızından inceler
mektebinde kar taneli yazmaların
merhaba kader dostum
dinle hele şu adamın
dil yarası sözlerini
ben anlatırken arada bir
kafa salla yeter
aman sislendirme gözlerini
yara gardaşındır
ciğerim kan bağında
bu kara yel candaşındır
sille yemiş felek ağında
yetim kalmış bir yanım var
dostluklar savrulur rüzgarların peşinden
avare bir halde miskin ile düşer yokluğa
hem zamandan israftır hem de işinden
derin açlıklardan çıkılmaz obur tokluğa
kar gibi durur sıra dağlarda bülbül-i sırlar
bazen kelimelee konuşur biz susariz....
oylece su gibi
gök mavisi düşer üstümüze...
sonra bir damla ve dalgalaniriz
sen ve ben....
dağila dağıla aşk vurur kıyıya




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!