Bir coşkun akarsu durmaz akar içime
Tepem dumanlı dağ, pus çöktü gözüme
Bıraksam kendimi şuradan usulca
Beni ne getirir, hangi yol çıkar kapına?
Aman vermez bu yollar, şu ırayan yollar
Bir hoşcakal bırakıpta gidiyorsun şimdi
Tepenin yamacına çöküp, izlerken seni
Ne kelâmım var ne de nefesimin sesi
Sabra bulan ey gönlüm! yokmuş çaresi
Bir sızı var şuramda senden armağan
Seninleydim bugün, o şehirde!
Sen oradaydın o en saf halinle.
Dar sokaklarda yürüdük yan yana.
Kolum omuzlarını kavramış halde
Kokunu çektim içimi yakarcasına.
Seni “özlemek”, sevdiğim;
Kaç karanlık geceyi yutturur gözlerime?
Kaç cümleyi susturur dudaklarımda?
Kâğıda düşmeden önce,
Satırlar dökülüyor usulca yüreğimden.
Sen, her cümlenin en güzel detayısın.
Gidiyorum derken son defa bak gözlerime
Kirpiğin alevli ok misali sapla dur sineme
Zaman tozunu savuracak elbet üzerime
Bari bir hançer yarası daha bırak gönlüme
Gidiyorum derken son defa bak gözlerime
Tut uyandır kâbuslarımdan
Mecali kalmadı ruhumun
Sensiz kalan sol yanımdan
Durmadan kanar oldum
Tut uyandır kâbuslarımdan
Var mısın gerçekten,
Söyle, burada mısın?
Sesini duyamıyorum;
Sözlerinse bir hayli uzak...
Sahi, ne kadar yakınsın?
Kaç gece tuttum ellerini,
Geceler boyunca.
Ruhun duymadı.
Sessiz sedasız izledim gülüşlerini,
Her birinde biraz daha eksildim.
Tek kelam etmeye dahi kalmadı mecalim.
Yarım kalan cümlenin üç noktası gibiyim.
Öyle bir susmak geliyor ki ta şuramdan,
Ben, durgun deryaların öteki ismiyim.
Bir küçücük ihtimal meselesi artık bu,
Uzun sürmedi mi gözlerinden ayrılalı?
Gün, sensiz kaç kere vedalaştı geceye.
Düşlerimde duvar duvar resmin asılı.
Can kırıkların batıyor aklıma düştükçe.
Uzun sürmedi mi gözlerinden ayrılalı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!