Yar
senin bir gülüşün
bende bin kapı açar
bir geliver bana
yalan olmasın
gül gibi açsın şu çöl gönlümde
Dörtyüz otuz gündür, saat 06:00 da
Muntazaman kalkan benim,
Her sabah aynı elbiseleri giyen benim,
Ve her sabah dişlerimi fırçalayıp
Sakal traşı olan benim...
Yine kahvaltıda,
Sen birgün öldün,
Ben gün gün...
Senin kalbin güm dedi,
Benim ki güm güm...
Yine de sevemedin beni hiç.
Allah belanı versin...
Boğazıma kadar geliyor çıkmıyor kelimeler...
Ne diyecektim size, hah!
Yoldan gidiyorsun yolu bilmeden ve bir yoldan gidene gittiğin yolu soruyorsun, nerede? Diye... O da bilmiyor iyi mi. Ve o da hatırlamıyor gittiği yeri...
İnanın böyle ya. Nereye gidiyoruz biz. Bu yol nereye götürüyor bizi. Pat Cehennemin sapağına pat cennetin sapağına dalıyoruz. Bugün o yoldan yarın öbür yoldan... Bugün sağdan, yarın soldan. Dün? Dün aydın ya... Öyle aydın kapattık dünü. Dün ne yaptık, neydik, nelere imza attık gitti hatırımızdan. Bugün başkayız dünden!
Gelmiyor... Gelmiyor ya... Ikınıyorum, ıkınıyorum gelmiyor ya! Ne söyleyecektim, ne söylüyorum...
Sevgilim sevmeyi bilmiyorsun. Güzel gözlerinde yuva kurmuşum. Gözlerinin içinde bakmışım bulutlara. Uçurtma uçurmuşum orada. Salıncağımı bağlamışım bir ağaca. Ya da bir ağaca dayamışım sırtımı. Orada, gözlerinde tutunmuşum yaşama. Sımsıkı sarılmışım sana. Bir bebek parmağına nasıl sarılıyorsa. Yo yo ben yılana sarılmadım. Sana sarıldım. Ama sevgilim sevmeyi bilmiyorsun.
Mutlu olmak Hak mı, hakkın mı? Hak deyince hepimizin eşit doğmadığı gelir aklıma. Senin başında annen vardı, baban. Benim yetimliğim gelir. İşte seni sevmek kaderim. Seninse kaderin de bu adamı sevindirmek yok mu?
Yine de mutluyuz. Kim biliyorsa her ihtiyacımızı. Güneşi tepemize diken. Bizi ısıtan, kışın üşüten. Kışı severim ben. Yorgan niyetine bana sarılırsın. Ben gözlerinin içine bakıp uyurum. Orada kuşların şakıdığını görürüm. Orada bir çeşme vardır suyu zemzemden leziz. Ama yine oradan akarım işte.Gözyaşını hiç akıtma ki benim huzurum bozulmasın. Gözlerin neleri barındırmaz ki. Açma hep uyumanı isterim. Sen gözlerini açınca güne telaşlı başlarsın. Halbu ki uyusan hep ben uyusam orada bir ömür. Ne yazık sevgilim sevmeyi bilmiyorsun.
Gittin
Güneş doğmayan ve batmayan bir yere
Şimdi ne gamın,ne kederin var
Ağlamayacaksın ama ben ağlayacağım
Bende apayrı bir yerin var
Türk'tüm...
Yav şimdi kendimi Türk gibi hissetmiyor muyum ne? Enerjim ölmüş. Yazasım bile gelmiyor. İletişim fevkaladenin fevkin de de 'Mektup'un yeri dolmuyor. İletişim facede, macede kapımın zili çalmıyor. Alttaki komşu habire dürtüyor ama ne tuza ne şekere geliyor!
Canım benim ya, canım. Sen de mi sıkıldın benden. Seni alıp gitsem, bıraksam 'Meclis'in orta yerine 'Şunlarla- bunlarla' dertleşsen, konuşsan saatlerce, öyle olmaz, şöyle olur desem. Ya da bıraksam seni İstanbul'un orta yerine, kaybolsan benimle.
Bu aşkta mevsim sonbahar,
Birazdan yanakların ıslanır,
Benden dökülür yapraklar,
Bana aldırma git ey yar...
Bu aşkın bir-de kışı var,
Sıcaksın yak beni
Ey ateş gibi sevgili
Ya kal yanımda,
Ya bir başıma bırak beni...
....
Bu sağır duymalı ayak sesini
Ey dostum benim,özüne yabancı
Gittiğim yolun sonu yok benim,
Çıkılmaz denilen tepeleri çıktım
Gördüm tenekeden insanları...
Ve yaşayanları,yaşamayanları...
En güzel günleri başkalarına bıraktım..
Hocam size nasıl ulaşabilirim ?