seni düşündükçe biraz daha ürperiyor içim
üşüyorum sokağın başında
rüzgar saçlarımı dağıtıyor
mendil satan çocuklar
peşimden koşuşturuyor
bu şehirde bir şeyler eksik
bogazin ustunde ki su kucuk kiz kulesi anlarmi halimi.sair iç çekse guzelliklerin ne kadarını yazabilir.şimdi sehir hatları bir vapurunun içinde olmak içini yakmazmı? tutsak olmus fikirlerin asıl dusmanıdır esaretlik.sair bir tren istasyonu onude durup beklıyor içerisi kalabalık.insanlar tıklım tıkıs.yurdumun insanları...sair bir iç çekişiyle sigarısını yakıyor boynunda yunden bir atkı usuyen sokak cocuklarını goruyor boynundaki bir atkıyı cocuga dogumgunu hediyesi olarak veriyor...hiç yasamadıgı dogum gunleri için...bekleme salonu yalnızlık kokuyor sair kalemini cıkartıyor duvara bir iki çizgi cizdikten sonra kucuk bir kız cocugu karsısında aglıyor.istasyonlar bilir oysa sairi kimse bilemez onun gibi istasyonda ki insanları.gelen ve gidenin goz yaslarından cıkartır yazılarını.içerisi kalabalık içerisi ayrılık makamında bir sarkı...sair tabakasında az kalmıs tutununu ıslatıyor agzında kagıt yapısıyor dudaklarına bir askı dusunuyor sevdıgı kadının dudaklarında bir hayatın iki uc satırını yazıyor...sair bilet almak için yuruyor...onun icin o sehır satılık bir fahiseydi o sehır acılarının bıraktıgı geride kalmıs ınsanlarının son gozyaslarıydı...sehir aydınlandıgında yola cıktı biletini kesen biletci ona gidilecek bir ulkenin en ucrasında ki yazılara gondermişti yarım kalmıs askları ve insanları yazabilmek için sonkez tren raylarınla vedalasmaya gitti.
çok berbat günler geçirdim ben.daktilo önünde parmaklarımın ağrıdığı geceleri bilirim.cebimde bir kaç kuruşla yürüdüğüm zamanları gün olur olmazdı o da...yolları çok gezdim ben...hep bir kadın aradım başka kadınların gözlerinde...hapishane ziyaretlerinde tanıdım bazı yazarları...denizin ortasında yaşadım ve başka bir ülkenin kızını sevdim...fransız asaletinde...şimdi neler yapıyordur kim bilir...çok kırdım kalbini aşağılık bir aşk için terkettim onu...aldatmadım ama...ben aldandım başkasına...kandırdı beni...çocuktu biraz karşı kapıdan çıkacaktı ben farketmedim giderken afacan bir çocuk edasında nanik yapar gibi gitti...üzüldüm çünkü en azgın fahişeler insancıldı onda zerresi bile yoktu yaşam onun için ne kadar basitti...belki bizim için zor...
nitekim o kadın yüzünden fransız asaleti olan kadın gitti...yorgundu havaalanında ağlamaklıydı...onunla çok gece seviştik ama son akşamın acısı hala içimde saklıdır...bir vesikasız kadın için onsuz kaldım...şimdi arasam hangi şehirdedir hangi ülkededir kimledir...
Aşk kendini affedermi yoksa aşk olsa olsa bir şehrin ılıman havasımıdır...ben bu kentte ılımlı bir fransız akşamı bulabilirmiyim...Aşk ne zaman affeder o bana ne zaman döner...Aldandığım kadın şimdi hangi insanı kandırıyor kimbilir kaç kişinin hayatını mahfediyor...
bugun isteyerek ayrilmadim isimden
beni atmakla ozgurdurler
vicdan hurriyetiyle atildim...
mecmuada yazilan bir yazim
yasasin devrim diye yazmistim oysa anne
sosyalist oldugum icin beni yargiladilar...
bugun bana sigarayi birak diyorlar
olecekmisim...
kanser olurmusum
hicte korkmuyorum olumden...
hicte acimiyor icim...
hersey gitmekmis yasamakmis aslinda ayrilik dedigimiz huznu
sincap bilirdi imkansiz oldugunu
gitmek zorundaydi...
cunku kutup ayisinin kendisi ve aski
ona buyuk gelirdi...
bir limandır bu kent ve kent ısıklarına saklanmıstır.ne zaman sis düşse kırmızı yanaklarıyla bir kız çocugu oturur dağların eteklerine.ben biraz daha hicaz olurum bu kentte.içimde biraz sitemkar arnavut bir çocuk oturur biraz macır bakar gözlerime.biraz yalın biraz alıngan ben bir bestenin güftesi olurum.bu kent kızıl yıldızıdır gözlerimin.ekmeğimin amacıdır kim bilebilir sevdaların belkide başkentidir.Aşkın resmi geçididir burada ki yollar.aşk bir kentin limanlarına sıkışmış. sislerden görünmüyor dağın yamacında ki kız çocuğu.ben ne zaman birşeylere yemin etsem uzakta bir gemi acil S.O.S çağrısını verir bende her akşam içimin deniz fenerini yakarım hayata inat.
şimdi gökyüzüne yazıyorum adını
yapılan devrimler gibi
mahkum oluyorum
suçum ise düşünmek
şimdi gök yüzüne bakıyorum
hoşçakal yarın
beni biraz büyüttün galiba
ne senin sesin kaldı geriye
ne de söylediğimiz şarkılar
oysa senin doğum günün yaklaşıyor
bak
geride yaşanmış yıllarına
çok uzaklarda olan hayaller ülkesinin çocuklarıydık.bütün sevinçlerimiz elimizden alınmış aşklarımızı ormanlarda bırakıp çok uzak olan ülkelerden göç etmiştik kendi ülkemize.Herşey değişmişti gökyüzü mavi diyebilmek için geri dönmüştük.Şarkılarımız vardı notalarını hiç bilmediğimiz...sözlerini unuttuğumuz bir şarkıydı zaman notalarında sarhoş olduğumuz...kadınlarımız vardı başka coğrafyalarda unutuğumuz...dirilip ve ölen arkadaşlarımız vardı ve hayallerimiz...hepsi bir düş gibi yıkıldı...çıkardık bütün resimleri albumlerden hepsini yaktık...o kadar umutsuz o kadar yalındı ki aşk gösterişsiz bir oyun gibi geldi...
şimdi acı bir keman sesi duyoyorum
içimden sürgünden ve göçlerden gelen çocuklar geçiyor...hepsinin ağzında bir marş ellerinde kadınların eli...sevişmek için geliyorlar bu ülkeye yarattığımız kumdan kaleleri olan bu ülkeye...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!