gençlik yıllarımın ilk çoşkusuydu.ilk öğrendiğim söylevlerin içinde yaşamı tanıma arzusuyla yaprak misali savrulduğum yıllardı.benden evvelki kuşağın bıraktığı bayrağı yerinden alarak omuzladığım zamanların şarkılarıydı.onlarda dinlemişti bu şarkıları beraber direnmişler şarkılarla sırt sırda vermiş yürümüşlerdi.işte o şarkıları mırıldayan adamla büyüdüm ben evdeki bozuk kaset çalarda dinlemeye çalıştım o eski babamın kasetlerini.bir adam vardı müthiş bir ses tonuyla ne diyordu bu adam diye meraklanıyordum.anlamıyordum şarkılarında ki isyanı.yaramaz bir çocuk gibiydi.babam ona hayrandı benimde ona hayran olmam gerekiyordu çünkü babama hayrandım.ilk aşka vurulduğum zamanlardı Nazım okumaya ve bütün halkların türkülerini dinlemeye başladığım zamanlardı ilk terkedildiğim anda söylediğim Nazımın şiirinin müzikleşmiş hali vardı.sende herkes gibisin dediğim anda o adamın sesinin taklitiydim.bugun ki gazatelere inanamadım kır yıllık barikatlarda savurulan ceviz ağacını polisler farketmedi ama ölüm tutsak bırakmıştı.günümüzde sanatçı diyemediğim bir insandı.sanat ötesini becerebilien ender bir insandı.oysa tamirci çırağı büyümüş adam olmuş kendi atölyesini bile açmıştı.tamirci çırağının aşık olduğu zengin kız iflas etmiş kuytu bir kentte yaşamaya başlamış yada daha çok kaldırdığı trilyonlarla yurt dışında yaşamaya ant içimişti.kısacası sanatçı sanatçı kimliğini yitirmiş dargın bir şekilde burada sanat yapılmaz demiş ve gitmişti.ondan dolayıda apartıman dairesinin zilinin üstünde şöyle yazmıştı
Sanat yapan
Cem Karaca
soğuk
herşey okadar soğuk ki
insanlar merhaba demiyor
en sevdiği yalanlara...
bu senin icin belkide bir baslangic
seni buralarda hissediyorum
yoklugunu ustume yorgan yapip geceri ustume ortuyorum.
odamin yaninda askerlerin sesi
uyku gozume akiyor ama sen gelmiyorsun
acilara tutunarak dusunuyorum seni
o büyük şehirde mağazalara girdiğinizde
vitrine bakan gözleri donuk olan
kürt çocuğuna hanginiz ismini sordu
hiçbiriniz
kolay degildi sevmek
yeniden aşık olmak kolay değildi...
bugun anladım da ben bir kadını seviyorum...
bir aşk bitmişti ve yeni bir aşk için
sipariş çoktan verilmişti...
Akdenizli bir kız
yazılmiş bir mektubun arkasından ağlayan kadın bir daha geri dönmeyecek ülkelere gider.adam bakar kadın ağlar.saçma sapan olmuştur aşk sözcükleri.herkes yalan söylemiştir.yazılan yazılar içinde ki mürekkeple büsbütün boyanmıştır yalan ayrılıklara.kadın isimsiz adam kimliksiz bırakılmıştır.dağıtılmıştır hayatları.mutluluk bir başka bahara ertelenmiştir.ada rüzgarıyla savrulan adam kurumuş yaprak misali aşkın en son evrim süresinin sembolüdür.kadın adama yakın olan bir ülkede saclarını bir baharda dağıtmak üzere kağıda yazılmış ve masada bırakılmış bir aşkın en son karakterinin maddesel hali olan en son kelimeyi bırakmıştır.Elveda.
Bazen düşünmüyor değil insan geçen gemilere bakarken...bir haziran akşamı yalnızlığı törpüleyen ve içine yakan şey nedir diye...Kim bilir belki yalnızlığın kahredici acıtan bıçağıdır...çok uzak şehirlerin insanları geçiyor otobüslerden...uçaklarda çok uzak ülkelerin insanları...iç hatlarda olanlar beni göçmen olarak alsa yanlarına yada dış hatlarda olanlar zorunlu mültecidir aşka sığınma kanunundan yararlanmak istiyor...deseler....
oysa ne iç hatlar ne dış hatlar anlar halinden insanın...aşk ekmek kadar kutsal ise neden insanlar inanmıyor ona...ben inandım geçen her rüzgara...aldandım her kısık sesli sevişmelerden sonra...bir film izler gibi seyrettim onları...kimsenin hakkı yoktu içimdeki geminin filikalarını çözmeye...Onlar acil anlarımda kullanılacaktı... sonradan farkettim meğer o gemi'nin kaptanı benmişim...
boşversene artık herşey boş...
ellerin nerede?
yok! ! ! !
sen yoksun
içim ağrıyor iç kanama gibi...
artık yoksun...
seni ben baştan
yani sıfırdan sevmem lazım
herşeyi başa alarak
yani hiç bir yaşamadan
seni ben baştan
yani
Önce gözlerini siliyorum senin.Neyle bakışıyoruz.Kimlere esir olmuşuz.Hangi duygularımız sömürülmüş.suskun bir toplumun içinde eziliyoruz.Sen kendi yaşantının içinde bir bütünken ben bu çağın gereksinimlerini sana veremiyorum.insanları seyrediyorum.Yorgun ve çıplağım bezen neşeli oluyorum.Arada sırada bir yumak gibi dolanıyorum ayaklarının altında ki yollara.
Biliyorum ya seni, isminin güzelliğinin hiç önemi yok çünkü kirletilmiş bir dünyada yaşıyoruz.Sevinçlerimiz bayram sevincini yasayan cocuklar gibi direniyor hayata.Ben seni özlüyorum yasaklanmış bir ülkede yasak yazılarla yasak bir aşk yaşıyorum.
Kimse tanımıyor beni.Yazılarımın altındaki imzanın hiç bir önemi yok.Yaşıyoruz ya bu bize yetiyor.Yetmiyor aslında mutluluklar., biz yalanı yaşıyoruz hayata karşı söylenen dürüstlükle seni doğru yapıp baştan yazıyorum seni.Savaşta ölen bir asker aklıma geliyor ve onun gibi ve onun çocukları gibi öksüzüz seninle...
Yetim bırakıldı duygularımız, yenildik seninle.biz yenilmeik aslında yenilen benim sana.Şu sanat; hangi edebiyat yazısından bahseder ölmüş eski şairler.Bunca zamana rağmen gözlerimde yaratıyorum seni.Aramızda kalacak birşey var seninle o'da saçmalık sanatsal fark değil bu, düşünsel suç belki.
Önce seni yazmaya başlıyorum.Gözlerinden kaleme akıtıyorum sözcükleri...kaybediyoruz seninle yazdığım yazıları...
Güle güle sevdiğim kadın.Cesaretsizliğim için bağışla beni.Bende istemezmiydim seninle bir ömür geçirmeyi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!