Beni korkutuyor
karanlığı yoklayan ellerin.
Güvercinler uçuşur,
çiçekler paydos eder,
sen karanlığı yokluyorsun.
İzmir’de yokuşlar vardı.
Yağmur düşmeden
ağaçlar ıslanırdı bu yokuşlarda.
Belki gözyaşıydı, martıların taşıdığı,
belki terli vücutlardı ağaçlara yaslanan.
Bu şehir kendinden kaçmak ister
ama takarlar kelepçesini
ben öykümü açarım
köhne bir ağaçtan düşer
bir müziğin notaları
kanlanır sararan elleri merhabanın
Dostunu yitirmiş insanın öyküsü acımasızdır,
sahile vurmuş cesedin yalnızlığı vardır onda,
bulutlar da yalnızdır ama martılar tutar ellerinden.
Sabaha dair çok şiirler okudum,
ellerim ıslandı, saçlarım tuzlandı alaca dizelerden,
Arkadaşım dağların,
özlem rüzgarlarıdır,
yüzüme vuran.
Ki o dağlar,
yürürler yeşil, mavi,
Nejat Altıok’a
Önce bir kayık dedin,
körfezin sularında sallanan,
sonra bir ev,
Paslı bir kerpeten burkuyor İzmir’i
kıvranıyor körfez,
kıvranıyor mor dağlar,
ayakları çamura batmış martılar tedirgindir
ve ben ürkek yosunlar içinde yol ararım kendime.
İzmir’de ağustostur
ellerime incir sütü bulaşır.
Gökyüzünde bulut, denizde bulut,
denizde dağlar, dağlarda deniz.
Sıcaklarda gezerdim,
sarı taşlı dik yollarda.
Kale’ye çıkardım,
öykü dolu sokaklardan
ve
Adım ’göçmen’,
Çok göç ettim.
Dünyanın merkezinden,
Önce güneye gittim.
Sonra kuzey yolu,
Göründü bana.




-
Koray Ceylan
Tüm Yorumlarselam hüdayi abi benim koray sana ulasamadim selam olsun gönullerinize