ben genellikle biraz böyle değildim. dümdüz bir gerçek var dilimde. bu sıralar ne düş gücüyle ne de imgelemin buyurganlığıyla yazmak ya da konuşmak istiyorum.
iğdiş edilmiş bir yaşam coşkusunun felsefesi fena yükleniyor düşünme kanallarıma.
bir tüketim ürünü gibi değer biçiliyor önemsediğim,öncelediğim tüm değerlerime.
şizofren olabileceğime yormayın sakın ; çoğunuz bana benziyorsunuz çünkü.
şaşırıp kalıyorum soyu bir türlü tükenmeyen insanlar etrafımda dolaştıkça . garip ki hiçbir çağda etkili olamayacaklarını sandıklarımla aynı topraklarda yaşıyorum.
insan olarak onlarla birlikte ve onlara karşın düşler kurmak zorundayım. gerçeğe durmadan yanaşan karabasanları ne zaman anlam coğrafyasından sürüp çıkaracağım ; şimdilik net bir yanıtı yok.
kolay değil parçalamak için dönen azgın dişlilere etimizi kemiğimizi kaptırmamak.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda