İstanbul,sen hayatın anlamı,
İstanbul,sen tarihin destanı...
Fatih'in,Ulubatlı'nın şanı,
Sen İstanbul,müslüman Türk'ün canı,
Vazgeçemem,sen benimsin İstanbul!
Sırça köşk kırılmaya,
Dost dosta darılmaya.
Yaralanır gönül,
Sinesi dertle dolmaya.
Varlığı yüktür dostun yokluğu hasret,
Sen benim yamaçlarıma sığın,
Ben senin eteklerine tutunayım.
Öyle yükseklere öyle sevdalara,
Uçuşalım.
Sen omzuma yasla başını,
Bebek cesetleri karaya vurduğunda,
Tüm medeniler(!) seyre durduğunda,
Ölen benim, benim insanlığım.
Yere batsın benim insanlığım!
Urumçi, Telafer, Kerkük vurulduğunda,
Atamam ben inek altı, kokuyor pis pis,
Yerim afiyetle peynir, tereyağ, yoğurt oh mis.
Duymak istemem ben tavuk horoz sesi,
Ne güzeldir yumurtalı patates püresi.
Kıyıyorlar kurbanda cânım hayvanlara,
Haftada bir giderim barbekülere, mangallara.
Her yiğit ölür kahramanca,
Ve her yiğit ölür kahramansa.
Yaşamak sevmek kim için?
Ölüm sevdaya dahil.
Yok özünde mertlik niçin?
Hayal zamana yayılır,
Fakat ölüm ansızın gelir.
Sevda hasrete katılır,
Fakat ölüm ansızın gelir.
Aslında beklenen midir?
Ölüm insanı çağırır mı?
Çağırır .
Mezarlıktan çıkamaz olursun.
Ölüm insanı çağırır mı?
Çağırır.
Hiçbir kabri görmezden gelemez olursun.
Çok taş var amma sen elmassın,
Vurulsa gönlün bir taşa yıkılmazsın.
Nice yalan söyler o diller, şüphede özün,
Doğruya dâhi inanmazsın.
Sıcak bir tebessüm,
Sadece bir tebessüm.
Samimi bir bakış,
Yalnızca bir bakış.
Bir tek doğru söz,
Dürüstçe mertçe,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!