Mezar taşlarına yaslanmış gölgeler soruyor:
"Affedilmek, bir borcun ödenmesi mi?
Yoksa dirilerin vicdanını yıkayan bir sabun mu?"
Ben, toprağa değil,
Kırık bir aynanın parçalarına gömüldüm
Her kesik, bir özrün kanayan harfi.
"Helallik mi? Diriniz beni ölünüz cenneti görmesin!"
Gökyüzü çatladı
Yağmurun, küskünlüğü mürekkebiyle aktı.
Yüzümü yıkadığım her damla,
Bir vedanın tuzlu iziydi.
Helallik kolay mı sanırsın?
Bir gece uyuyup sabaha kalmayan düşler gibi mi?
Ben yıllarca sabırla sardım içimi
Kendimi astığım ipin düğümlerini
Kendi saçlarımdan ördüm
Şimdi çıkmışsınız “Hakkını helal et,” diyorsunuz.
Etmiyorum.
O hakkı göğsümde taşıyorum hâlâ,
Bir çocuğun sakladığı kırık oyuncak gibi.
Helallik mi istiyorsun şimdi?
Bir lokma sevgiyi bile boğazıma dizerken.
Giderken adımı bile anmayanların
Birer birer çiğnedi hepsini.
Ve ben artık kendime bile yalan söylemek istemiyorum.
Diriniz beni unuttu, ölünüz cenneti görmesin.
Şimdi her yürüdüğüm yolda,
İsminizin bıraktığı taşlar var.
Kalbim unuttu, evet ama bedenim ezberledi hepsini.
Şimdi kabrimde bir çocuk oturuyor,
Elinde kırık bir oyuncak,
"Affetmek," diyor, "ölülerin değil,
Dirilere kalan bir yüktür.
Sen yüklenme, bırak taşsınlar!"
Bir gün, bu şiir biter,
Ama ben,
Küllerimden bir fener yaptım ışığı,
Geceye bir hançer gibi sapladım
Her adımda sönen ışığım,
Karanlığı delerek büyür.
Cennetin kapısında sönene kadar değil,
Küllerim yeniden doğana dek
Yakacağım!
Ta ki…
Kalbimin közünden fırlayan kıvılcım,
Gökyüzünü tutuştursun
Ölüm bile ışığımdan korksun diye
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 6.4.2025 12:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!