Senin geldiğin saatlerdi bu saatler
Geceyarılarında bir alaşafak sökerdi
Çayımda, sigaramda sen tüterdin
Çayımda, sigaramda seni yudumlardım
Senin geldiğin saatlerdi bu saatler
Sonbahardır güzelim
Dal uçlarında yaprak
Yapraklarda damlalar
Ve sonbahar güneşinin
Solgun düş izleri var
Sonbahardır güzelim
saçlarının arasında
taze sarı gül yarim
rüzgârla oynaşır durur
entarisi al yarim
adınla başladığım
sabahları azaltma
senden uzağa giden
yollarımı uzatma
her ne ki buyurduysan
sessiz ol kalbim, suları uyandırma...
kar tanesi yalnızlığında uyur gece..
güvercinler nöbettedir Kaf Dağı'nı düşünürken
bu küçük başlara aşk ağır gelir.
geceyi uyandırma.
sus, epsem ol!
Ölüm en eski bir dost ve en ölümsüz gerçek
Biz ona gitmesek de o hep bize gelecek
“dön bana” denmeseydi Nebi uçup gitmezdi
Ümmet kaldı dünyada hasretini çekecek.
istanbul’da mor salkımlı bir sabah
ince ağrılar depreşir içimde
keskin bıçak geziniyor sinemde
gurbet türküleri inler dilimde
beyaz atlı bir hükümdar değildim
istanbul’a türkülerle girdim ben
dünyanın her derdine, işine gülmek gerek
o ebedi hayatın düşüne dalmak gerek
göç zamanı ermeden, can meleği varmadan
kabristan iklimine aşina olmak gerek
(1980/Elazığ)
Kendi ellerinle söküp çıkardın
Kalbime yazılmış kendi adını
Gönlümde yıllarca oysa sen vardın
Sökerken duymadın öz feryadını
(10 nisan 2016 istanbul)
işte yoruldum kaldım
kuşların gözü üzerimdeyken
göz kırpan ikindiler neyin nesi
sevgili nerede
nerede gölgemi ısıtan gölgesi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!