Satma malı, veresiye,
Dost kalırsın, ölesiye,
‘Borca satmazmış’ desinler,
Düşman sana gülesiye.
Borç alanlar, keseden yer,
Huyuna bak, ekşi hamur,
Çöktüğü yer batak, çamur,
Boşa geçmiş koca ömür,
Kısa, uzun ne fark eder.
Bir gün geldi, bir gün geçti,
Çocukluktan çobanım ben,
Soyum sopum yörüğüm ben,
Herkes dönse dönemem ben,
İnsan sözünden bağlanır.
Dağlarımız dumanlıdır,
Dedenin toruna mesajı:
Dinle beni, Oğuz Kerem,
Virüs sardı, çoktur yaram,
Yozlaşmakta dinim, törem,
Gidişat kötü, ne deyim.
İnsan dava için yaşar,
Bu sebeple dağlar aşar,
Kaf Dağı’nı aştık geldik,
Bize cihangirlik düşer.
Ben bir damla, o bir deniz,
"Türkiye" adında bir vatan vardır,
Ne kadar anlatsak o kadar kârdır.
Tam oniki bin bitkiye vatandır,
Flora zengindir, iş bu ülkede.
Onbir ciltte anlatılmış bitkiler,
Ankara; resmi başşehir,
İstanbul; en büyük şehir,
Yetmiyor su, baraj, nehir,
Megakenti gel de bir gör.
Gülmek, gülümsemek güzel,
Güllerle hayat ne güzel,
Gülsüz hayat sanki gazel,
Bunu derim evvel, ezel.
Şehirler var, çeşit, çeşit,
Güzel ama, değil eşit,
Anlatayım, sabret biraz;
Şimdi güzel sözler işit.
Ankara, siyasi başkent,
Turan ellerinden haber gelmiyor,
Esir Türklerimin yüzü gülmüyor,
Ya Rab, bu derdimi kimse bilmiyor,
Bir kuduz ayıya gücüm yetmiyor.
Kimse bilmez, sen anlarsın halimden,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!