Doğa, yayla, nebat sermayem benim.
Himayemde yaşar, canlılar benim,
Dağlarda yazıldı, fermanım benim;
Sakın yakma(!), ben ormanım,
Ben bu cihana dermanım.
Arap Baharı’ymış, gafa bak gafa,
Bu nasıl özgürlük, bu nasıl kafa,
Gerçeği sorgula(!), kanma her lafa,
Kanunlar var amma, konmuşlar rafa.
Orta Doğu lokma, aç canavara,
Kanaat; büyük zenginlik, bilene,
Nimet artar gelir, şükür edene,
Kanaatla yüksek iktisat olur,
İktisat eden kul, bereket bulur.
Kuzu doğsa, yaylada otu biter,
Aç, sefil koştular, tozlu yollarda,
Şehit edildiler, karlı dağlarda,
Ecdad yadigârı güzel bağlarda,
Geziyorsak sebep nasıl bilinmez(!).
Bir fatiha oku, evlat atana,
Ömrü doğru geçenlerin,
Musibete sabredenin,
Dostu Allah olanların,
Hiç sırtı yere gelir mi?
Hep çalışıp didinenin,
"En büyük Asker bizim Asker" diyerek,
Hizmet için vatana uçtu Mehmed’im.
Vatan borcunu namus borcu bilerek,
En kutsal görevi seçti Mehmed’im.
Bu kutsal görevinde Hakkari vardı,
Gelin sizle tanışalım,
Ekolojik düşünelim,
İcraatı görüşelim,
Tabiatı kim kirletti ?
Ey israfçı, kanaatsiz,
Toros dağlarında bir ulu köyüm,
Oğuzlardan soyum, Kayı’dır boyum,
Hoşgörüm yüksektir, mülayim huyum,
Ümit, sevgi, şefkat, dostluk severim.
Taşkent yaylasından madımak yeyip,
Hayallerim:
Seven bilir, bilmeyenler anlamaz.
Kural böyle; gönül ferman dinlemez.
Kapılmıştım, sel misali akışa,
Hayran kaldım, ben sendeki nakışa.
Hür dünya taş gibi, sağır mı sağır,
Komşuda yangın var, bağır ha bağır,
Kuvvet adaletten, ağır mı, ağır,
Devletler yıkıyor, beş iblis gâvur.
Öyle dans eder ki, anlaşılmıyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!