Neden bu kadar sessiz gökyüzü?
Bir inilti kasıp kavuruyor her tarafı
Savuruyor zaman bütün hayalleri
Kıyıya vuruyor birkaç damla gözyaşı
Bırakın gökler tutmayın ellerimi
Bak kar yağıyor ellerimize
Bir ayrılık türküsü tutturuyor rüzgar
Arkasına bakmadan gidiyor
Geride kalan mutluluklar.
Gökyüzünde uçan güvercinler
Bir yüce dağ başında kaldım kimsesiz ve rüzgar uluyor kudurmuş bir köpek gibi ama sen yoksun öyle ki akşam karanlığında ellerim üşüyor bir çocuk gibi sağa sola koşuşturuyorum.
İşte,yağmur yağıyor sessiz sessiz bir gölge gibi kayboluyor senden kalan anılar !Ağlıyorum annesine hasret bir çocuk gibi kıyamet koparıyorum öyle ki kalbime dokunsan belki anlarsın çırpınan bu yüreğimi. Kimsesiz bir boşlukta tutuklu kaldım gözlerinde ve işte geldim yüzümü çevirmeden kapına bir dilenci misali. Sakın kader deme ,yüz çevirme bir derbeder gibi geldim sana.
Sensiz yaşamın kıyısında savrulurken bir o yana bir bu yana.Yağmur gibi gözyaşlarım dökülür yanaklarıma ve sensizliğin acısıyla mavilerin gölgesinde bir yerde tutunuyorum.Issız bir çöl gecesinde sana haykırıyorum ama sesimi duyuramıyorum sana ve bir bilinmezliğe koşuyorum sonra Mecnun gibi Leyla’yı arıyorum ama Leyla çöldeki serapmış ,anlıyorum. Hani sen Leyla’ydın yüreğimde yangınlar çıkaran ve alıp bir dağ başından kuyulara atan?
Nice sevdalara yol verendin sen .Yok olmadı, yapamadım ;sensiz bu hayata tutunamadım yaşamın kenarında. Bir çöl türküsü tuttururken Leyla diyerek senin gölgende düşlerdeydim .Sensizliğin hasretiyle yangınlar çıkardım ,bazen yıldızlarla dertleştim bazen de yüce dağ başlarında rüzgarla dertleşirken buldum kendimi.
Yüreğimin başı yara bağladı ayrılığın çırpınışında elimde bir bıçak ve yaralarımı deşiyorum .Bazen güvercin olup sonsuzluğa kanat çırpmak ya da bulutlara uçup bir meleğin merhametine sığınmak istiyorum. Sen görmesen de işte ağlıyorum ve bu sevdanın hicranında yok olmak istiyorum sonra hep sen diyorum. Olmuyor yapamıyorum hıçkırıklara boğuluyorum yıllarımı geri getiremiyorum .Biliyorum bir gün son bulacak gölgen ve seni kalbimden söküp atacağım .
Bir bilinmezlik uykusudur ,çoğu zaman hayat belki de bel bağlamaktır göklere ,el açıp sonra hırçınlaşmaktır denizler gibi gelgitler yaşayan ve sonra aniden boşalan yağmur yüklü bulutların adıdır sevda.Bebeler kadar saf ,derin ve içtendir ya da umarsızca bir derbeder yaşamdır belki de senden artakalan bir yudum hüzündür sevda.
Sen gelirsin aklıma ,her daim bir fırtına sesinde ve yamaca karşı direnmektir senin adın.Bazen ansızın bir gök gürültüsünde bazen de kimsesiz ıssız bir çölde, rüzgara karşı raks etmektir. Yok olmamaktır ,inadına sarılmaktır hayata sensiz. Bir gece karanlığında yola koyulmak ,her gölgede seni görmek ve adını çağırmaktır bazen de alıp başını, tek başına maziye gitmektir sevda. Bazen gönül ülkesini ateşe verip ,her şeyden vazgeçip sonsuzluğa kanat çırparak ,yol almak ya da sen deyip sonsuzluk pınarından doyasıya aşk şarabını içmektir.
Yol bulursan doruklara tırmanırsın bir sonbahar akşamında ,geriye dönüp bakarsın her taraf sis bulutu. Nazenin tenine ne olmuş sevdiğim ? Hani senin siyah saçların ,büklüm büklümdü ve yanakların ay kadar aydınlık ,gözlerin denizler kadar berrak…Yok olmak bir çınar gölgesinde ,her şeye inat uzaklaşmak bir dem sen diye dağlara vurmak sevdanı.
Biliyorum sen uzaklardasın bir şarkı gibi bazen aklıma gelir, dudaklarıma takılıp ,kalırsın söküp atmak istesem yüreğimden ah nafile! Sen kimsesizlikler ülkesinde ,bir çırpınış tutturursun bense heybemde gam dağlarından dertler yüklenirim sonra vururum ,kendimi gelgitler iklimine, vazgeçmem senden sevdasın bilirim.
Nerede o ilkbahar akşamları? Çay gibi yudumladık o anları ve geri getiremiyoruz. Zamana adanan şarkılarımız ,türkülerimiz vardı ve yol alırdık her ilkbahar akşamı ,bir mutluluk ülkesine.Sen dağların doruklarına tırmanırdın bense hep çınarlardan merhamet dilenir, yalnızlıklar ülkesinde ,yaşardım. Sevda derdim ama bilemezdim ki şimdiki sevdaların Mecnunlar,Ferhatlar doğurmadığını, en küçük rüzgarlarda kum tanecikleri gibi dağıldığını ve maziden kalan bir şiir, bir türkü olduğunu.Şairin de dediği gibi artık ne Mecnun ne Leyla var:
Seni yazabilmek;
Seni yaşamak,
Çöllerde Leyla’sını arayan bir Mecnun olabilmek,
Kederlenmek, coşmak, kendinden geçmek,
Bir anda sevda çöllerinde ayaklarına kapanmak
Ve beyaz bir güvercin olup sana uçmak,
Sensizliğin ıssız sularında kulaç atarken her dakika beynimde sensin. Bir kış mevsimi adını yağmur damlalarında ararken çığ düşmüş kalbime. Bir bilinmezliğe yol alırken bent kuruyorum sensiz ama bir o kadar çaresiz. Son bulmadı ne bu sensizlik ne de geride kalan hıçkırıklar.
Cam kırıklarımı yaralarıma batırıyorum her akşam ve sensizliği kalbime gömüyorum sonra yok yere yaşıyorum belki de sokak kaldırımlarında bu kış akşamlarında bir serçe ürkekliğinde ya da bir dilenci kimsesizliğinde. Sana koşarken düşüyorum yıldızlardan düşer gibi aniden bir çukura, boylu boyunca batıyorum ıslak yağmurlarda. Sendin beni bir taraftan yaşatırken öbür taraftan ölüme koşturan. Sen kırmızı bir güldün ama hep kanayan bir yanı hep eksik bir yanı gonca…Bazen kaderin cilvesidir yalnızlığın kenarından düşmemek için kendini tutan ya da bir çoban yıldızıyla arkadaşlık edip geçmişe dair hikayeler yazan… Biliyorum sensiz ,beynimde akşamları bir yalnızlık şarkısı çalıyor ve kimsesizliğin çaresizliğinde gökyüzüne kaldırıyorum başımı sonra yıldızlar geliyor aklıma .Yıldız dedim de sen benim kutup yıldızımdın ama ben yolunu çıkmaz sokaklarda kaybedip bir dehlizde bulan…
Yaşamın kıyısındayım, işte yine hep sen diye haykırıyorum bu yalnız kış akşamlarında. Senden artakalan ıstırabın kırıntılarıyla yaşama dair ödevlerimi yapmaya çalışıyorum ama sıradan şeyler mesela radyoda maç ya da şarkı dinlemek gibi…
İşte bak yine sabah oldu ve ben yine gölgelerimi ,düşlerimi kaybettim sensizliğe dair yazılarımla baş başa kaldım sensiz ve sevdasız.
bir sonsuzluktun hani sen,
bir ilkbahar sabahı gelen?
bir sevda çiçeğiydin yeni yeni tomurcuklanan
sendin bil ki beni ölümlere salan
sonsuzluktu yüreğin ya sonra ellerin?
her sabah sonsuzluk ırmağında yıkanırdın
Bir sırsın sen içimde sakladığım
Bir sözsün en mahrem bildiğim
Zaman zaman kendimle aynada
Gözlerden uzak bir köşede dertleştiğim.
Sen bir destansın,bir şiirsin
bir rüyadır hayat bazen gelir geçer
bir yalnızlıktır çoğu zaman yaşam
anlamaz seni kimseler, kalırsın bir boşlukta
sonra yağmurlar yağar bir güz akşamı
sana adanmış şiirler,şarkılar gelir dudaklara
biter zannetme sensizlik ve yalnızlık
Bu sondu. Sen sondun,biliyorum ama ben sensizliğin yokluğunda serçe ürkekliğinde, bir kaldırım kimsesizliğinde yaşıyorum sensizliği.Bu,yok yere yaşamak mı yoksa senin hayalinin yolculuğunda bir çıkmaz sokakta kaybolmak mı?
Hani seninle düşler ülkesinde, maviliklerde yaşardık. Oysa sen bir düştün çölde dans eden Leyla misali ya da Ferhat’ın düşlerini süsleyen Şirin. Biliyorum, sen yoktun sadece ismin vardı ve bir gölge gibi bazen görünür, bazen kaybolurdun. Biliyorum sen, Julien Sorel’in sevdiği uğruna ölümü göze alıp sevdiğinin penceresine merdiven dayayacak kadar kırmızı ya da Şark diyarında sevdiği uğruna hiç tereddüt etmeden bütün dişlerini çektirecek kadar sevda kokan Kerem…
Hangi gerçek aşık bu çıkmaz sokaktan geri dönmüştür?Bazen yalnızlığı,bazen sürgünü bazen de ölümü göze alabilmek değil midir ki sevda?Belki de hiç kimsenin umurunda olmadan yok yere yaşamaktır,bir gölge gibi. Nice delikanlı ve güzelleri dize getirmiş sihirli bir sözcük değil mi sevda?
İşte, ben de senin yokluğunda bir hiç gibi yaşıyorum ve bazen sensizliği öyle içime çekiyorum ki; inan içim acıyor ama söz geçiremiyorum bu sevdaya ve sensizliğe. Sensizlik kaderimse bir şair gibi yaşarım kaderimi ve alıp başımı giderim hayallerine. Öyle sıkıca tutunurum ki hayallerine bir türlü silemem beynimdeki siluetini ve sözcüklerin hıçkırıklarını duyarım akşamları .Hele karanlıklar çökerse akşamları koşarım her şarkıda,şiirde sana.
Hani senin mavi gözlerin vardı bir deniz gibi? Gözlerin de denizler gibi gelgitler yaşardı. Evet gözlerin mavi maviydi. Şimdi bir başkasının gözlerine bakan gözler. Elimde değil her mavi gördüğümde adın gelir aklıma .Biliyorum ne maviyi ne de ismini unutamadım . Evet bu sondu sen sondun . Kalbimde bir hüzün türküsü kaldı şimdi daha dün gibi hatırlıyorum o şarkıyı: “Unutamadım”
“kim bilir kimler var şimdi kalbinde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!