Harun Tolga Peker Şiirleri - Şair Harun ...

Harun Tolga Peker

Köylü bir kız çocuğunun entarili hali gibi
Parmakların avucumda koşuyor,
İlk derse yetişemeyen tembel bir öğrenci kokun
Burnumun ucunda...

Ben ilkokul çağında günlük bir süttüm,

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Bazen kendimi, küflenmiş bir şarkının nakaratına düşen kimsesiz bir çocuk gibi hissediyorum. Mızıkamı arıyorum hemen ceplerimde, mızıkamı ararken sigaramı buluyorum. Tüm şarkıyı duman kaplıyor sonra...Her dumanım da annemi özlediğimi hatırlıyorum...

Sonra yerel bir gazetenin manşetinde görüyorum; bütün sokak çocukları kar yağarken vurulacak...
Gülüyorum.
Elim cebime gidiyor bir falçata buluyorum, falçatayı öpüyorum annemi öper gibi. Bayram harçlığı kadar tatlı kanıyorum, dizlerimden değil dudağımdan...

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Bir binanın intihar katıyım,
Buzlu bir viski alabilir miyim?

Ojeleri tırnağından dökülmeye meğilli
Bir kadının hayal kırıklığı var üzerimde,
Ötenazi hakkı verilmeyen

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Yüzün geceye örtülmüş
Buz mavisi,
Korkak ve çekingen...
İşkenceli otel odalarından yükselen,
İmdat çığlıkları...

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Susarak özlemek aptallıktır aslında,
Haykıracaksın özlediğini
Özledim ulan işte diyeceksin!
Var mı ötesi?

Bir şehirden bir şehre kaç kilometre varsa aramızda

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

''Yanıma otur dedim, karşımda fazla güzelsin..''

Yirmi yaşından yeni gün almış bir kadına hayatın zorluklarından bahsedemezsin. Çünkü, elinde parayla ay sonunu nasıl getireceğini düşünen bir annenin halinden anlamaz. Spor arabalardan bahsedersin, rugan ayakkabılardan, fondotenin tonundan ve saç boyalarından...

O gün bardan içeri girdiğinde, üstünde pahalı kahverengi deri ceketi, boyundan büyük deri siyah çizmelerinin içine soktuğu siyah kot pantolonuyla, at kuyruğu yaptığı saçları ile yavru bir tayı andırıyordu. Ben üzerimde salı pazarı patentli eski bir tişört, belediyeden verilen krem rengi yeni spor ayakkabılarım ve fazla yıkanmaktan kapri haline gelmiş mavi keten pantolonumla karşıladım onu;

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Bardan dışarı çıktığımda gözlerim dolmuş, hava kararmış ve yağmur ince melodili bir şarkı gibi yağıyordu. Ben önümü yağmurdan değil, göz yaşımdan göremiyordum. Sigara içmekten ciğerlerim ağrıyor, içtiğim alkolden midem bulanıyor ve Pınar'ı düşünmekten aklımı kaçıracak gibi oluyordum. İnsan en büyük hatayı, onu düşünmeyen birini düşünmekle yapar ve insan en büyük yenilgiyi terk edildiğinde değil unutulduğunda alır. Ben unutulduğumu yaklaşık bir saat önce, İstiklal caddesinin en ünlü barının ahşap masalarından birinde anladım.

Ellerimi bir bozuk para gibi ceplerime attım, yürüdüm. Düşündüm. Pınar ile geçirdiğimiz bir buçuk seneyi zihnimin almasına müsade ettim. Yaklaşık on dakikadır yürüdüğüm caddede birbirine girmiş yemek kokularını, parfüm kokularını, ter kokularını, ağız kokularını, baca kokularını, burnumun almasına müsade ettim. Yağmurun rüzgarla beraber olup saçlarımı dövmesine müsade ettim. Bakışlarımızın aynı noktada kesiştiği bir kaç çift mavi, yeşil, kahverengi ve siyah gözü, eşcinselleri, sarhoşları, sevgilileri, seyyar satıcıları, sivil polisleri gözlerimin içine almasına müsade ettim. Nasıl oluyordu bir buçuk yıldır her şeyin mükemmel gittiği bir ilişkide, beyaz ve sarı karışımı bir sabaha ''her şeyin için teşekkür ederim, hayatının her evresinde mutluluklar ve başarılar dilerim, bitti..'' mesajı ile uyanabilirsin. Bu zamana kadar her şeye müsade ettim, her şeyi kabullendim ama sadece bir mesajı kabullendiremedim kendime. Teknoloji böyle bir şey, yaşadığın onca anıyı, birlikte geçirdiğin onca zamanı, öpüşlerini, dokunuşlarını, gülümsemeni, üzülmeni bir mesaja sığdırıp sana iade edebiliyor. Teknoloji ilerledikçe insanlardan daha çok nefret ediyorum, Pınar hariç ona artık kin duyuyorum..

Yağmur şiddetini arttırmış, soğuğun burnumun deliklerinden beynime ulaştığını hissediyordum. Kendimi gözümün önüne gelen ilk kafeye attım ve şekersiz sade bir neskafe sipariş ettim. Kafe sıcaktı ve buzluktan çıkarılmış et gibi çözülmeye başladı iliklerim. İçeride en sevdiğim parçalardan birisi Yves Montand'dan Sous Le Ciel De Paris çalıyordu. Yandan örülmüş karamel rengi saçları ve misket büyüklüğünde ki ela gözlü garson kıza kahvemi getirdiği için teşekkür ettikten sonra, Kolombiya kokusunu içime çektim ve cehennem sıcağı kahvemden ilk yudumu Pınar'ı unutmaya başlamanın ilk adımı olarak aldım.

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Pas tutmuş bir bıçağın
Ihlamur ağacından yapılmış sapıydı
Ellerin,
Tutup soksam göğsüme
Harakiri olacaktı adın,
Ve ben;

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Hava F tipi kar yağışlı
Düşündükçe üşüyorum
Beyaz kaldırımlı,karanlık sokakları,
İçinde uyuyan onlarca ölü çocuk
İçinde yaşamaya çalışan paslı vücutlar.

Devamını Oku
Harun Tolga Peker

Giderken öldürdüğün yerdeyim hala
Cenazesine yetişememiş bir asker gibi,
Bir yanım gazi
Bir yanım şehit,
Bir yanım sen
Bir yanım annem...

Devamını Oku