Mevsimlerin adını kaybettiği bir sondayım.
Çağ,sençağı.
Hayallerim,tarafımdan parçalanmış yırtık bir elbise üzerimde.
Belden yukarım çıplak.
Kalbime daha rahat girebilesin diye...
Lakin üşüyordum,henüz görünmüyordun umudumun sokağında...
Gitmelerin olmadıgı bir şiire gömün beni,
Yalnızlıktan bahsedilmesin!
Buram buram sinsin kokun,şiire,
Ama, gitmeler olmasın..
Gözlerin değil yüreğin okusun bu cesedi,
Geleceğine dair kaç intihar denedım bilsen?
Sen geldin yine aklıma,
Ne tesadüf yine alkolün damarındayım
Kızma,
Benim ki bir iç savaş,
Kendimden kendine göç etme çabası,
Kusura bakma,
Bazen insanlara hiçbir anlam veremezsin,
Hiçbir renge uygun göremezsin.
Sende yoksundur aslında,
Neden bu hayatta olduğuna da anlam veremezsin,
Bir gün bir kadın gelir,
Sana bir renk verir adın kırmızı olur,
Hafızasını kaybetmiş
Bir gecenin aptallığında
Hüzünleniyor bir kadın daha
Bir fon müziğinin çıplaklığında,
Teni fondoten ile zırhlanmış
Dudaklarına parmaklıktan
Silah yuvasından çıkartıldıysa karnını doyurmadan içeri girmez..
Uykularım kaçıyor..
Geceler,
Aklını kaybetmiş parlak vajinalar,
Dükkanını kapatmayı unutmuş buruşuk penislerle
Beni kana bula dudaklarınla,
Çünkü büyüdüm..
Atlı karıncalar haçlı seferlerine alınmadığından
Sömürüldü çocukluğum..
Alfabenin onuncu harfinde unuttum adımı,
Gittiğinde bana bir mektup yaz İtalyadan.
Turkuaz bir zarfın içinde siyah bir dosya kağıdına boşalt Romayı.
Nasıl yaktığını anlat beni körpe tenli sayfalara,
Milanonun en loş ışıklı,
Duvarlarında Charlie Chaplin posterleri olan bir kafede
Kahve iç benim için,
Sen biraz renkli gül bana
Güller açsın esir kamplarımda,
İlkbaharı topuklarından bıçakla
Saçlarına düşsün son cemre..
Sen biraz gri ağla bana
Hiç hatırlamıyorum aynı şarkıya kaç farklı kadını gömdüğümü. İyi ki diyorum iyi ki; şarkıların kokusu çıkmıyor...
Ön yargı ile kaplanmış bir ten var, bir tel sesimden içeri söylenmesi mümkün olmayan cümleler bırakıyor, umut ve unut...
Çünkü; paranoyaklık, çayın yanında iyi gidiyor...
Açık konuşmak gerekirse, üstü kapalı bir chevroletti o. Kırmızı dudaklarından çıkardığı mor egzoz dumanı, dişlerimi karıncalaştırıyordu. Birbirini tamamlayan kafiyeli bacakları vardı, tenine mısra, göğüslerine yağmur, sesine ton olmak isterdim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!