Halbuki ben bir inşaat ustası kadar çalışkandım,
Kaçsaydın bana
Seni en muazzam saraylarda yaşatacaktım.
Bu hadsiz yalnızlığımız;
Paslı kılıncı kabzasından çıkarınca
Fikrimce düşündüm sizi
Ve görüştüm.
Sarıyer’den doğru uzun uzun baktım
Fark ettim…
Kavak sahillerine gözlerimin gölgesi vurmuş
Fikrimce düşündüm sizi
Sonunda oldu işte;
Beni de ağlattın yalnızlık.
Her gece yastığımla konuşmak ta ne?
Odam ki buram buram hasretlik
Ümitler kapıda sıra bekler.
Kuzey buz ülkelerinin birinde,
Ellerimizin donduğu,
Burnumuzun hareketsiz kaldığı anlarda
Çikolatayı ısıtıp içmek gibi sıcak,
Beşiktaş’ta gezerken
Benim en çok çayı
Hasret böyledir arkadaşım
Bir klarnet sesidir hüzünlendiren
Ne yaptığını bilemezsin
Baban bile düşmandır
Gülemezsin.
Bazen böyle bir deli rüzgar gibi savurmak istiyorum
Dağları, denizleri, çölleri.
Bazen kanımı akıtmak istiyorum
Camlara, topraklara.
Kırıp kapıyı girmek
Silahı çekmek alnına
Beklemek, sen ne kadim arkadaşsın
Bir gün mıhlasam seni alnından
Yine doğrulur arkamdan koşarsın.
Sevdiğim kadının hayali tüterken burnumda
Sen her daim omzumdasın
Boğazın mavisinde sevdanın,
Umutları yeşerirdi sen çay içerken.
Birden o gemi geçer
Ve geçerdi gözünden anılar
Anı değil sanki bir hançer
Saplanırdı odanın kapısına.
Vakitsiz uykular uyuyorsun,gereksiz
Boş işler yapıyorsun hedefsiz.
Ey insan! Uyanda bak artık etrafına
O tren gitti artık ağlaman çaresiz.
Bak ta çalış imren geçmişe
Kilometreler santimdir,
Asfaltlar ince bir halı altımda
Benzin yok su bitmiş arabamda
Olsun!
Yürürüm
Gel demen yeter!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!