Öfkeye harmanlı ruhlarının hücreleri,
Birbirlerine çarpa çarpa ölüyorlar
Kendi korkularının eteklerinde.
İsrafilin, köleleri aciz kılan borusuna dikmişler
Işıksız gözlerini.
Ah bir üfleyiversede,
Kendini bilmez, kıldan olma Acı!
Uyumadan önce son söz: Acı!
Son sözü hak ettiğini bildiğim, Acı!
Bana yedi kat yabancı,
Ve yine de dört elle sarılmaktan geri durmadığım —
Değiştiremeyeceğimiz durumlar hasıl olduğunda, durumları değiştirmek isteyip de değiştiremeyebiliyoruz. Yeterince istiyor muyuz değiştirmeyi? Değişirken gelişmeyi. Aslında ne istiyoruz: Para, sağlık, merhamet, sevgi... Para, sağlık, merhamet, sevgi. Tekerrür çemberi.
Pi sayısı gibi mi isteklerimiz? Demirbaşlardan sonra kendimizi mi yineliyoruz tekrar tekrar? Tekerrür müyüm? Yinelendikçe yeniliyor muyuz? Neyim ben?
Nefes nefese mi ihtiyaç duyar? Yoksa kulak ile ten midir nefese ihtiyaç duyan? Nefes nefese... Nefes nefesteyken mi hisseder varlığını? Ya duyular...
Sormasaydınız da söylerdim ben türkümü. Ellerimde sazım, boynum eğrilmiş sıcaktan.Gene de anlatırdım cıvıl cıvıl bir seviçle aşkımı dağlara. Sonumun ne olacağını, ömrümün kaç ipe dizileceğini düşünmeden... Hiç düşünmeden huzura ereceğimden emin olarak söylerdim türkümü. Çalışmadığımı sananlara teslimdir yazılarımdaki notalar... Siz öyle sanın!
AURORA
Taştan, kocaman kaplumbağa heykeli üzerinde otururken, gülüşüyorlar sarı çil çocuklar. Alman
turistler. Yeni yeni keşfediyor çocuklar, etraflarında olup bitenleri. Meraktan yaramazlıkları…
Babaları dolamış kollarını birbirine ve tüm kara düşler, tüm beyaz düşler, tüm yedi renk, taş
sokağın bin yıllık yolunda dağılıyor. Adam farkında mıdır, bilinmez. Ama şu andan geleceğe
Şu andan öteye Yol gitmiyor.
Varı da,
Yoğu da
Yalnızca Kendi eksenim.
Tam olarak ne zaman
Geri adım atmanız gerektiğini bilmelisiniz.
Ne zaman gideceğinizi bildiğiniz gibi
Ne zaman geleceğinizi de bilmelisiniz.
Gözlerinde dalga mavisiydim ben.
Zihninde güneş alevi,
Teninde zeytin ağacı,
Ruhunda rüzgar yeliydim.
Farkında değildin.
Kusuyorsam
bakma kusuruma
sebebi var
hani...
midem ağzıma geliyor
Sığınırdım kendi seslerime
Kollarımdayken düşü yüzünün.
Senden artakalanlardı onlar
Annemin serin gülüşleri gibi.
Doğardın kendi güneşlerine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!