Sevindim.
Güneş açmış.
Erken açmışım gözlerimi.
Su uyanmış.
Gördüklerim rüyaymış.
Bir bebek sevmişim rüyamda.
Hani bazı bazı gidiyorsun ya benden,
işte şimdi gittiğin an gibi…
İşte tam da o dem,
dalgalı bordo meltem,
vuruyor ta inceden
inceme…
Her kişi, zor’a oynuyor zarını.
Ne de olsa kolay ölmek istiyor O.
Haberdar olduğun gerçekler
Kapatıyor olsa da kalp kapaklarını,
Yine de dimdik nefes alırsın sen.
Mahçuptur yıldızlarım,
Yok olurken gözlerinde.
Küçülttüm varlığımı
Bizzat —
Kendi ellerimle.
Birşeyler ölüyor.
Ayan olmuş Sana da.
Sorma,
Nerede ve kimde,
Ve dahi kiminle.
Ben bir günahın evlâdayım,
Özünde.
Hiç kimse kor ateş değil.
Kimse kimseyi cezalandıramaz,
Doğrudur.
Gözlerini gömüyorum, Stavanger polis binasının hemen yanındaki Hristiyan şehir mezarlığına. Toprağın bağrında çürümeye yüz tutmuş gözlerine çiçek kokuları sunarken, bahçıvanı oluyorum tüm Hıristiyan mezarlarının. Onların alemlerindeki evlerin önüne dikilmiş çiçekleri de suluyorum, gözlerim parlak.
“Ne de olsa komşu komşunun toprağına muhtaç.”
Tüm bitkiler kırmızı gül kokusuna bezlenmiş. Mutluluklara eşlik: ziyaretçilerin. En sevdiği çiçek değil miydi ki gül, Muhammed'in? İsa’nın uzaktan akrabasıydı O. Alemleri yaratanın evinde, huzurun habercisi olarak yer aldı. Güller kutsasın onları göğe varış şekilleriyle. Şekiller başka olsa da, tenler ulaşır gül kokusuyla Allah’a.
Artık ne inlerde besler kendini o boz ayı,
Ne de dinlerde bulur hakkını o köle.
Lambalarımız yenilendi;
Takvimlerimiz küçüldükçe.
Zamanın atası: hızdır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!