Belinin naifliğini keşfettiğim, seninse kaybolduğun odanda
Cam kenarına kurulu acılarla süslenmiş rakı masası
Kadehlerimiz birbirine karışırken, esir oluyor gece
Gece bize hizmet, ay yüzüne abone
Beyazlar içindesin sevgilim, beyazlar..
Rakı bir yandan, ay bir yandan, yüzün bir yana
Mayhoştur bu saatlerin tadı,
Kaldırımları satır satır geçerken,
Sevmek lazım aldanmadan,
Sevmek lazım yara bere içinde.
Yıldızlar tek tek dökülüyor
Ne varsa kayıp düşüncemde
İki adımda aşkı yakalıyorum.
Şimdi aşk
Onu düşman gibi gösterip
İçinde sadece onu taşımaktır.
Gözlerim, karanlıkta kayboluyor,
Dervişler, çoktan yola çıkmış.
Bir pazartesi sabahı gelişin.
Bu kum, bu ay, bu deniz.
Dalıp gidince;
Duygularım, orman yeşili,
İnsan geçmişinden ne kadar kaçıp uzaklaşsa da
Eninde sonunda bir ayağın düne saplanıp kalmış olduğu gerçeği ile yüzleşiyor
Hatırladıklarının ve bir türlü unutamadıklarının üzerine yeni bir hayat inşa etmek için çabalasa
da kendinden uzağa kaçamıyor.
İnsanoğlu işte..
Bir şehri terk etmek çok kolay olabilir, bir otobüse binip gidebilirsin
Beyazların daha belirgin yazın başlangıcında,
Yağmur, cumayı cumartesiye bağlarken,
En olmadık günde alevlenir saksıda çiçekler.
Bir yazın başlangıcı,
Fabrikalardan siren sesleri yükseliyor,
Bir kız kuru çeşmeye doğru yol almış,
Yolumuz caddelerde birleşiyor,
Sağım, baştan aşağı deniz,
Solumda dize geliyor toprak.
Bir kadeh ki şarap istiyor…
Kalbim, bir çarşının göbeği
Dikenli tellerle çevrili hayat
Zamandır, gündüzlerden çıkamıyorum
Zifiri tek yol gibi
Tükeniyorum.
Ayaklarım olduğum yerde gençliğimi gölgeliyor,
Yavaş yavaş gidiyor bulutlar
Sona ermek için sabırsızlanıyor;
Vuslat kokusu var yosunlarda,
Denize delirircesine,
Sanadır vuslatım.
Eskimekte günlerimiz,
Sana ne zaman baksam,
Gözlerinde bir şehir kurarım.
Bir yoldur uzanır durur zaman boyu,
Hisler ne kadar farklı olsa da, damak tadı aynıdır.
Ya geçmişten gelen yıllanmış şarapsın,
Ya da doğmadın hiç.
Yineleyebilirim bu düşünceyi,
En büyük yalancın, yaşın senin..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!