Bardak, bardak içilen çaylardan sonra, güneşin hafif hafif kaybolması… Gökyüzü görebildiğimiz kadar mavi, yeryüzü duyabildiğimiz kadar sesli…
Ben kaybolmuştum eski, dar sokaklarda bir zamanlar.
Parmaklarıyla oyun oynayan çocuklar vardı. Oyuncaksız. Belki bende oynamışımdır. Belki de hiç oynamamışımdır. Sevmişimdir bakışları kuyu gibi bir kızı.
Ben kaybolmuştum eski, dar sokaklarda bir zamanlar.
Fakat kaybolduğun yer, senin memleketindir. ‘Kaybolmak’ kelimesi ne işe yaramaz bir kelime. İnsan kaybolmaz, yer değiştirir. Kim bilebilir ki kaybolduğunu ya da olmadığını.
Gökyüzü kahverengileşmişti. Son uçuşlarını yapan kuşlar, mavilikleri topluyordu bir sonraki güne…
Göçmüştüm, yerleşmiştim o yerlere…
Soyguncu soysun da, vurguncu vursun
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun
Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek.
Devamını Oku
Sen ana karnında boşa durursun
Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun
Doğmaya gayret et, doğmaya bebek
Sonra geç kalırsın yağmaya bebek.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta