Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük
Demâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük
O sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre
O elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük
Meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde
Biliyorum ayıp ve mânasız
Ama peşlerinden gidiyorum
Gezmeye çıktıkları vakit
Ana kız.
Utanır da belki
Devamını Oku
Ama peşlerinden gidiyorum
Gezmeye çıktıkları vakit
Ana kız.
Utanır da belki
Eserleri ve şiir anlayışı:
Günümüzde Osmanlı Divan Edebiyatının en önemli şairlerinden biri olarak görülse de, bu algı ancak yakın zamanda oluşmuş ve sağlığında iken Nedim o kadar büyük takdir görmemiştir. Örneğin Muhammet (رئيس شاعران) (şairlerin reisi) ünvanı III. Ahmet tarafından ona değil, şimdilerde daha az bilinen Osmanzâde Tâib'e verilmişti. Yaşadığı dönemde kendisinden daha meşhur olan başka şairler de vardı. Bu tanınmamışlık ile eserlerinde kullandığı ve kendi zamanında oldukça alışılmadık olan üslubu arasında bir bağlantısı olabilir.
Gerek kaside'lerinde, gerekse tebrik ve kutlama amaçlı yazdığı şiirlerinde çağdaşı Divan şiirlerinde gözüken kalıp, imge ve kelime haznesini tekrarlayan Nedim, şarkı ve gazellerinde ise hem dil, hem de içerik bakımından yenilikçi bir yola girmiş görünüyor.
Nedîm'in içerikçe en bariz yeniliği İstanbul kentini şiirlerinde açılışta (matla) kullanmasıdır. Bu mesela İstanbul'u vasıf zımnında İbrâhîm Paşa'a kasîdesinin matla beytinde görülür:
Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır[1] Bu İstanbul şehri ki misli benzeri yoktur Bir taşına bütün Acem mülkü fedadır
Üstelik, önceki şairler soyut ifadeleri çokça yüceltmesine rağmen, Nedîm şarkılarında somut ifadeler kullanmaktan, ve hatta döneminin mekân, moda ve kıyafetlerine temas etmekten geri kalmaz:
Sürmeli gözlü güzel yüzlü gazâlân anda Zer kemerli beli hancerli cüvânân anda Bâ-husûs aradığım serv-i hırâmân anda Nice akmaya gönül su gibi Sa'd-âbâd'a[2] Sürmeli gözlü güzel yüzlü gazeller onda Altın kemerli beli hançerli civanlar onda Hassaten aradığım salınıp giden selvi boylular onda Niçin akmaya gönül su gibi Sa'd-âbâd'a (Kâğıthane)
Şiirlerinde genellikle zevk ve aşkı işleyen şair, devlet büyüklerine kasideler sundu. Aşk ve şarap kavramlarının sık sık geçtiği gazeller yazdı. Çağının bütün yaşantısı, bayramlar, helva sohbetleri, şehzadelerin doğuşu, düğünler, güzel yapılar onu etkiliyor, bu olaylar hiç değilse bir 'tarih düşürmesine' vesile oluyordu.
Eserleri Nedim Divanı adı altında toplanmıştır. Mahallileşme akımı'nın öncüsüdür. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekânlar, Nedim'in şiirlerinde somuta dönüşür. Yani sevgilisi beşeri aşkı anlatır ve de gerçektir. Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Bunları da daha çok gazelleriyle anlatmıştır.
Büyük şair, divan şiirinin katı kurallarına herkes gibi uysa da, bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır. Bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanmıştır.
( Vikipedi, Özgür Ansiklopedi)
Nedîm (نديم) (1680 ? – 1730 İstanbul) Osmanlı'nın en meşhur divan edebiyatı şairlerinden birinin mahlası. Şöhretini Osmanlı İmparatorluğunun 1718–1730 yılları arasındaki Lale Devri'nde kazanmıştır.Yaşamı ve eserleri ile o devrin ruhunun temsilcisi olarak kabul görmektedir.
Hayatı:
18.yy'da yaşamıştır. Asıl adı Ahmed olan Nedim İstanbul'da yaklaşık 1680'de doğdu. Babası Mehmed Efendi, Sultan İbrahim'in iktidarı esnasında kazasker görevinde bulundu. Küçük yaşlarda medrese eğitimi alan Nedîm burada Arapça ve Farsça öğrendi. Daha sonra fıkıh eğitimi aldı.
Bir şair olarak tanınma gayreti içindeki Nedim, Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa'ya bir kaç kaside yazdı. Ama Topkapı sarayına girişini sağlayan Ali Paşa'nın halefi olan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'ya yazdığı kasideler oldu. Lale Devri'nin sadrazamı olan Damat İbrahim'in himayesi altında daha sonra kendisini meşhur yapacak olan eserlerini ve yaşam tarzını ortaya koydu. Şair gerek yaşamı, gerekse şiiri ile estetik, sanat ve eğlence eğilimleri ile göze çarpan bu devrin önemli bir temsilcisi olarak kabul görmektedir.
İzn alub cum'a nemâzına deyû mâderden, Bir gün uğrılayalım çerh-i sitem-perverden. Dolaşub iskeleye doğrı nihân yollardan, Gidelim serv-i revânım yürü Sad'âbâde.'
Günümüz Türkçesi: Anne(n)den cuma namazına (gideceğiz) diye izin alıp Zalim felekten bir gün çalalım. Issız yollardan iskeleye doğru dolaşıp, Yürü uzun boylu sevgilim Sadabad'e(eğlence mekanı) gidelim.
Nedim'in Patrona Halil İsyanı esnasında öldüğü kabul edilmekte ama bunun içeriği hususunda ihtilaflar bulunmaktadır. En meşhur rivayet isyankarlardan kaçarken Beşiktaş'taki evinin çatısından düşerek öldüğü yönündedir. Diğer bir rivayette aşırı alkolden öldüğü söylenir. Bir başka rivayet ise, İbrahim Paşa ve şürekasına yapılan işkenceden ötürü dehşete kapılıp korkudan öldüğü şeklindedir.
Nedim'in mezarı Üsküdar'da Karacaahmet mezarlığında bulunmaktadır.
Mükemmel bir çeviri mükemmel bir şiir yazara rahmet,Xalide
Efendiyeva Hanımefendiye teşekkür ederim.beğeni ile okudum Saygılarımla.
Çok güzel.....Seçkideki dostlara teşekkürler.Belki nazire yazarım....
dört me fa i lün kalıbı ile kaleme alınmış harika bir eser Ruhud şad olsun ey üstad
Geçti devr-i lale şair gazel dökülüyor şimdi
'Gül Süremi' ömrümüzün ah hazan olduğun gördük
Ser-i kuyundur kâbemiz mestane dolanır canlar
Kor ateşte pervanenin hep kurban olduğun gördük
Sunsun saki cura-i cem peymaneler dönsün amma
Nice meclis-i yârânın çok bühtan olduğun gördük
Şikara aman diletir müjganın temreni çelik
Bir nazarın katlimize ah ferman olduğun gördük
Hangi gül-i rana açar yâr iklim-i çemeninde
Nice âfet-i dünyanın ham bostan olduğun gördük
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta