Bir yangındım kaynağı bilinmeyen
Hırsla dolu
Keskin
Sarp dağ başlarıydım
Ara sokaklardan caddelere taşan bir isyan
Kuşatılmış bir meydandım
Aşk ki
Görkemli bir cesarettir
Daha hiçbir meydanın görmediği
Açılamayan sımsıkı yumruk gibi
Aşktan daha cesuru görülmemiştir
Öylesi bir yanan kalpten
Taktı baretini
Giyindi tulumunu
Tuttu çekicini
Kavradı orağını
Yürüdü çamurlu ayaklarıyla
Yürüdü karanlıkların en karası gecede
Ayrılığa üç durak kala
Hava soğuk ama güneşli
İnsanlar kuru dallar kadar anlamsız
Ay ve Zühre üst üsteydi
Gökyüzünün aynasında
Ay ve Zühre bambaşka sanılırdı
Yahut bazı bayraklar yanlış tanınırdı
Zühre yıldız değildi
Yıldız da Zühre kadar parlak
Serviler arasında erguvanlar vardı
Bahardır
Buz gibi soğuk bakardı
İliklerine kadar titrerdin
Yağmurlu sabahları
Gri perdeler kapardı
Bahar rüzgârları ölüm getirdi bizlere
Eriklerin açılışını göremeyecek gibiyiz
Mimozalar çoktan ölüp gitti
Sarılıklarını kaybetti adalar
Dalgalar vuruyor boş sahillere
Sahillere martılar dahi uğramıyor
Çok uzak diyarların Beat gezgini
Dilinde dudaklarında raylardan gelen seslerin özlemi
Şimdi dört duvar arasında kapanmış yorgun bir serseri
İçinde evine dönememenin burukluğu
Şiir geceleri ardından humar sabahların anılarda kalan sarhoşluğu
Dağılmış kağıt ruloları arasında yuvarlanan bira şişeleri
Eksilmiş kitapların ruhu üstümüzden
Kahvelerin tadı kalmamış
Şeb-i Yelda çökmüş üstümüze
Göğe bakıp nâr bekleriz
Uyanır mezarlardan ruhlar
Yükselir ulu bir çınardan
Belli gemileri yakmışız
Hayli yol almışken
Hayalimizdeki rotalardan caymış
Denizler ortasında
Öyle üryan
Ummana dalmışız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!