Ey elleri emek
Mayıs güneşi misali
Güçlü parlak emekçi kardeş
Bembeyaz köpükleriyle kıyılara yanaşan vapurların
Özgür rotalarındaki sevinçli yunuslar gibi
Yüce dağların saklısında büyüyen dağ gülleri gibi
Sen mayıssın yahu
Diyesin geldiği
Bir gri İstanbul sabahı
Gittikçe gri
Gittikçe derin
Bir kasım günü gibi
Boğaz'dan
Paslı koca bir gemi geçerken
Bahar bahar bakardı
Beykoz sırtları gibi
Emirgan gibi
Boğaz'ın suları
Ölümlerin önüne set kurmuş
Yalan zincirinin kaleleri
Bense
Ceplerimden sarkan beyaz mendillerle
Bekliyorken
Mutluluk köprüsünün ucunda
Aslında senin içinde Hikmet
Hatta sen olmasan belki
Görülmeyecekti halktaki kıyamet
Ağa elinde maraba
Çift sürerken çiftçi diyemeyecekti derdini
Görülmeyecekti alın terleri
Gözlerimde açan gülleri solduran hırs
Kibrin ve kinin
Oysa şarkılar söyler de uçardım sana
Tüm göğsüm delik deşik olsa da
Yırtılan diyaframıma aldırmadan
Sevda şarkıları söylerdim
Bir kibrit çakıldı
Yandı odun
Doğdu âli alevler
Sıcağından eridi
Demirden dağlar
Ardında steplerden eriyen buzlar
Televizyon önüne yatmış bir kedi
Kaloriferin önünde diğeri
Gözün seyri hattında uzanmış sevgili
Işık parlak
Oda sıcak
Karın doymuş
Sakin ve hüzünlü bir Karadeniz Türküsü çalar
Gece kadar derin
Gece kadar uzun
Gece kadar hasretlik dolu
Yeşil yapraklar bakar gözleriyle yollara
Bembeyaz yaseminler açar o an anılar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!