Funchal Şiiri - İsmail Aksoy

İsmail Aksoy
1898

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Funchal

Funchal

Sahildeki balık lokantası, basit, gemi kazazedelerinin yaptığı bir kulübe. Niceleri döner kapısından, ancak denizden gelen rüzgâra değil. Bir gölge ayakta durur tüten kulübesinde ve kızartır iki balığı Atlantis’ten eski bir tarife göre, küçük sarımsak patlamaları, domates dilimleri üzerinde akan yağ. Her bir lokma okyanusun iyiliğimizi istediğini söyler, derinlerden gelen bir mırıltı.

Kadın ve ben bakıyoruz birbirimizin içine. En küçük bir yorgunluk hissetmeden çılgınca çiçek açan yamaçlarda tırmanmak gibi. İşin hayvani tarafındayız, hoş gelmişiz, yaşlanmıyoruz. Fakat öyle çok şeyi yaşadık ki birlikte, hatırlıyoruz bunu, çok da değerimiz olmadığı zamanları da (ki o vakit kuyruğa girmiştik sıhhatli dev kanımızı vermek için – adam kan nakli siparişinde bulunmuştu), bizi birleştirmemiş olsaydı ayıracak olan o olaylar, ve birlikte unuttuğumuz o olaylar – fakat o olaylar bizi unutmadı! Taşlar, karanlık ve ışık oldu onlar. Parçalanmış bir mozaiktedir taşlar. Ve şimdi gerçekleşiyor bu: taş parçaları birlikte uçuyorlar, tamamlıyorlar mozaiği. Bizi bekliyor mozaik. Otel odasının duvarından ışıldıyor, azgın ve duygulu bir tasarım, belki bir yüz, giysilerimizi çıkarırken yetişemiyoruz her şeyi algılamaya.

Dışarı çıkıyoruz alacakaranlıkta. Denize fırlatılmış burnun o muazzam lacivert pençesi uzanmış yatıyor. İnsan anaforuna giriyoruz, dostça itiliyoruz, uysalca yoklamalar, herkes konuşuyor gayretle yabancı o dilde. “Hiçbir insan bir ada değildir.” Onlarla güçlendik, fakat kendimizle de güçlendik. Ötekinin göremeyeceği içimizdeki o şeyle. Sadece kendisiyle buluşabilen o şey. En içte bulunan o paradoks, garaj çiçeği, o iyi karanlığa açılan supap. Boş bardaklarda kabarcıklaşan bir içecek. Sessizlik yayan bir hoparlör. Her bir adımın arkasında büyüyen bir patika. Sadece karanlıkta okunabilen bir kitap.

[“GERÇEĞİN BARİYERİ”nden (1978)]

Tomas Tranströmer (1931-2015, İsveç)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

İsmail Aksoy
Kayıt Tarihi : 20.12.2019 04:41:00
Hikayesi:


FUNCHAL Fiskrestaurangen på stranden, enkel, ett skjul uppfört av skeppsbrutna. Många vänder i dörren men inte vindstötarna från havet. En skugga står i sin rykande hytt och steker två fiskar enligt ett gammalt recept från Atlantis, små explosioner av vitlök, olja som rinner på tomatskivorna. Varje tugga säger att oceanen vill oss väl, ett nynnande från djupen. Hon och jag ser in i varann. Som att klättra uppför de vilt blommande sluttningarna utan att känna den minsta trötthet. Vi är på djursidan, välkomna, åldras inte. Men vi har upplevt så mycket tillsammans, det minns vi, också stunder då vi inte var mycket värda (som när vi köade för att ge den välmående jätten blod – han hade beordrat transfusion), händelser som skulle ha skilt oss om de inte hade förenat oss, och händelser som vi glömt tillsammans – men de har inte glömt oss! De blev stenar, mörka och ljusa. Stenarna i en förskingrad mosaik. Och nu händer det: skärvorna flyger samman, mosaiken blir till. Den väntar på oss. Den strålar från väggen i hotellrummet, en design våldsam och öm, kanske ett ansikte, vi hinner inte uppfatta allt när vi drar av oss kläderna. I skymningen går vi ut. Uddens väldiga mörkblå tass ligger slängd i havet. Vi går in i människovirveln, knuffas omkring vänligt, mjuka kontroller, alla pratar ivrigt på det främmande språket. ”Ingen människa är en ö.” Vi blir starka av dem, men också av oss själva. Av det inom oss som den andre inte kan se. Det som bara kan möta sig själv. Den innersta paradoxen, garageblomman, ventilen mot det goda mörkret. En dryck som bubblar i tomma glas. En högtalare som utsänder tyst¬nad. En gångstig som växer igen bakom varje steg. En bok som bara kan läsas i mörkret.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmail Aksoy