Bir avuç lanetli kavim
Cihana ateş saldı,
Barış hak hukuk diyenler
Rehâvet içine daldı,
Yeryüzü kan ağlıyor
Toprak gözyaşı doldu,
Kahverengi çömlek bir saksıdaki,
Küçücük bir papatyanın,
Yeryüzünü, gökyüzünü,
Ve o ışık saçan gözleri ile Gördüğü herşeyi,
Koskocaman ve tozpembe görmesi idi,
Kurak toprakların kızı,
"Sevme!" demedim mi sana beni?
Ben maviyim, ben yeşilim;
Sen her daim hazan iken
Ben dört mevsimin birisiyim.
Saksıda bırakıp, bir gonca gülü,
Kurutur misali, gittin ya benden,
İstemem, bir haber bile gelmesin senden,
Kadere, talihe, bahtıma küstüm.
Tövbekar gönlümde, masum bir his'tin,
Gönlümde köşe kapmaca oynuyorsun, ey yâr.
Seni aklımdan kovsam, kalbime giriyorsun;
Kalbimden kovsam, aklıma sığınıyorsun.
Öyle bir aşk var ki sende,
Gönüle sığmıyorsun...
Talih mi, baht mı,
Kader mi desem?
Hangisi soldurdu içimde seni?
Yüzümde çizgiler, gönlümde hüzün…
Kayboldu gençliğim, andıkça seni.
Kömür kokulu sokakları vardı bu kentin,
Güler yüzlü insanları,
Hal hatır soran ahbapları,
Pazar yolunda ayak üstü Dedikodu edip,
Kaynaşan kadınları vardı,
Çeşme başında oynaşan kızları,
Vakitsiz açan bir çiçeği andırır kimi gözler;
Göreni güzelliğiyle değil,
Hatırlattığı unutulmuşlukla yakar.
En tatlı sözlerdir belki de bu suskunluklar.
Aşk nedir bilmez iken gençlik çağımda,
Sevda denizinde boğulduğumsun,
Koyup gittin beni hasretin kucağında,
Söyle bana şimdi,
Sen mutlumusun.
Ne güzel bir ölüm"sün, sen!
Önce, bakışlarımı öldürdün!,
Senden başka herkese,
Göz ucu ile dahi olan bakışlarımı,
Çevirip kafamı bakamadım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!