Tanrı’m,
Varlığını o kadar hissettim ki
Dün gece.
Sesiyle,
Serinliğiyle,
Güzelliğiyle
Sen hiç mutluluktan beslenen şiir gördün mü?
Yaşarken ölenlerin kaleminden dökülür mısralar
Bazen aşka dönüşür bazen yürekleri yaralar.
Yaralı yüreğimden kağıda aşkın rengi damlar.
Gece kirpiklerimden bir yıldız daha düştü
Uzun zaman sonra yeryüzüne.
Pamuk ellerin dokunamayacak filizlerime.
Saçlarını toplama artık başkasına
O güzel boynunda
Kalsın dudak izim.
Omuzlarına düşür saçlarını bundan sonra
Örtmezsen yasladığım başımı
Tenim sensiz çok üşür
Sesini hapsettim kulaklarıma
Yüzünü resmettim kağıtlara
Çın sabah, çın gündüz, çın gece
Gülüşün, bakışın, gözlerin ve kaşların
Savurdun beni özgürlüğünün rüzgârıyla
Nereden esersen es tanırım seni
“Nasılsın?” diye sorarlar bana bilmem kaç defa
Ne ben nasıl olduğumu biliyorum ne anlatabiliyorum soranlara.
Gün batımı gibiyim meselâ:
Maviliğin son demleri, karanlığın ilk saatlerine merhaba.
Ferhat gibiyim meselâ:
Sevginin ve aşkın ne olduğunu çok iyi gösterirken
İstanbul Üniversitesinden çıktım yola.
Öğrencilerimle bir hatıra olsun kol kola
Vereceğim Galata’nın gölgesinde bir mola
O âşıktan başka büyük Âşık var m’ola.
Bir gün okunmuştu Hatt-ı Hümâyun bu parkta
Mavi gökyüzünün altında kızıllaşmış gözlerin
Kavuşamadığın için mi ağlamaktan mı?
Üzülme be Galata tam karşında sevdiğin
Selâmını alıp Kız Kulesi’ne götüreyim mi?
Gece akıyor gözler
Gündüze bestelenen hayat
Ve yine yeniden
Gecenin öptüm nefesini soğuk dudaklarından
Saçların gece, örttü yeryüzünü gizlice
Gözlerin yıldız, göz kırpar gözlerime
Hep bekler hep düşlerim seni ismin dilimde
Kelimelere dökerim seni bilir misin hece hece
Her gece ölümümdür yalnızlığım sensiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!