Bir zülüfün tutuşmasıyla başladı her şey,
keşkelerin tutuşacağı günleri biliyor gibi!
Ne kadar da zamansız çaldı yangın zili
ve sonsuzluğa yanacak aşk kokan sesler
Bu yangınla can bulacak her saz, her tel!
Gün sabahtan kararmıştı
Uyanmayanlar sonsuzluğa karıştı
Neden gün açmıyor diye sorma bana
Yine canlar verildi, bu sefer de Soma'da
Sarayın balkonuna doğrulttum tüfeğimi,
diktatör kin kustukça
rengarenk çiçekler sıkıyorum göğsüne
Geleceğin bahçelerine
gebe tohumlardır mermilerim
Her atışımda
Sen hiç geceleri ışık yaktın mı evinde?
Hani, ırkçılar yakmasın diye günün birinde
Alo der, polisi ararsın endişelerinden
ama kelepçeler yine senin bileğinde
Ne özlenecek bir mazi bulabildim hatırımda,
ne de sevilecek bir anne;
sığınacak bir baba
Küre döndükçe duruyorum
Zaman aktıkça azalıyorum
Suyum çekildikçe tükeniyorum
Denizlerin muazzam uzantısıydı aklımı alan
Baktıkça ölüme dair bilmediklerimi kabul ettim,
vazgeçtim muamma olana fani yorumlarımdan
Ölüm, benim fikirlerimle değişmeyecekti,
insan icadı değildi çünkü
Sahi insan neyi icat etmişti ki?
Raconun kitabı yok ama
cezalarını çoğu bilir;
bir de bilmeyenleri var,
onlar son nefesini verir
Sigaranın efkarına
Nice acıya tanık oldu garip yüreğim
fakat böylesini ne gördü, ne de işitti
Yeri geldi kızıl şerbetler içtim
Şimdi baştan başlamak bana mı düştü
Geçmişe teselli ararken bugün,
Ey güzel!
Aldanıp da
bakma bana öyle,
sen beni bilmezsin!
Bu gök gözlerin
gördüklerini bir bilsen,
Arş belledim tahta sandalyemi!
Çabuk! Çabuk çağırın vezirimi!
Bana us değil, versin defterimi!
Kalemimi kuşandım, gayrı dönmem geri
Bir şairim yazar meydanında hiç durmayan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!