Haydi öp de kurtulayım,
Bileyim ellerinsin, benim değilsin.
Çabuk geçer bu hastalık, ayrılık,
Islandı kirpiklerim,
Yağmurlar yağdı yüzüme senin yüzünden.
Her nefesi bana zehrettin,korkular koydun önüme.
Bakmaya gücüm yok artık yüzüne,
Ne de kolay kandım gülüşüne.
Karnım çok aç ve vaktim çok az.Koştur, koştur; sonunda bir burgerci bulabildim.Fazladan hardal sos olsun, mm biraz marul ekleyin lütfen ve bir de ranch sos...Teşekkürler.
Günlük koşuşturmalarımız arasını da geçin beri yana gelin şöyle.Artık ne zaman acıkırsanız acıkın, yeri de ne olursa olsun, yemek yapmaya hiç vaktiniz yoksa, yemek yapmayı becerememek ile üşengeçliği çift kaşarlı ısmarlıyorsanız ya da hergün dışarıdan yiyecek kadar zenginseniz, kapısını mutlaka çaldığınız, aradığınız bir büfeci, burgerci, pizzacı vb. vardır.
Doğrudur, pek vaktimiz yok bunca dosyanın, raporlamanın, evrakın arasında Kızarmış Pekin Ördeği yapmaya ya da şişleri mangala dizip yanına çoban salatası ekleyip afiyetle yemeye.Bu şartları biz yarattık.Deli gibi koşturmanın gereksiz haz verdiği ve görünürde çok iş yaptığı izlenimi ve etiketi veren, sakız gibi uzayan mesai saatleri ve sonunda ortaya hiçbir şey yapılmadığı ya da bir türlü tamamlanamadığı durumunu ortaya çıkan çalışma hayatının yanı sıra yahu biz niye debelenip duruyoruz, önce sağlık deyip spor salonlarına koşuşturan güruhun en sadık artçısı fast food gıdalardır.Büyük bir iddia ile söylüyorum.Yahu kardeşim sen ne atıp tutuyorsun öyle de diyebilirsiniz.Haklısınız! Ben sadece elime geçenler fazla ağırlık yapmasın diye atıyorum, tutabilene acı vermez.Niyetim kafa göz yarmak değil.
İnsan hali acıkıyoruz.Gerçi ramazan ayının henüz başında pes etmiş izlenimi vermek istemiyorum.Bedenen tokum, ruhen tokum ama beynim biraz tarifleri karıştırmak istedi.Son yıllarda o kadar çok yiyecek mekanı açıldı ki, yakında bir apartman dolusu restoran ya da cafe sahibi insan olacak.Düşünsenize konu-komşu birbirine yemekleri ile hava atıyor, caka satıyor, dedikodu yapıyor.
Efkarında sönen bilmemkaçıncı…
Bilmem ki gözü hangi ada manzarasına takılı.
Diş geçmiyor denizlere,
Dönmezse dünya
Bilir misin aslında...
Dönmezse bu dünya
Bilemezsin aslında...
Her yolun sana çıktığını,
Her anın sana vardığını,
Güzdüz bir başkayım, başka biri olabiliyorum. Uzaklaşabiliyorum hatıralardan. Oysa zaman geçip de uzaklaştıkça hatıralardan, günün bitimi gecede, daha bir ağırlaşıyor, yorgun düşüyor yürek. Ben attıkça yüklerimi, yüksüğü parmağına takıp, alıyor eline dikiş iğnesini ve ağırlıkları işliyor kendine. Yürek öyle garip birşey ki, susuyor bazen, sanki hiç yokmuş gibi, bazen an oluyor öyle bir konuşuyor ki, ah diyor ah.
Şimdi beyin ölse, yine devam eder yaşam, herşeyi beyin ile yönettiğimiz halde. Sanırım yüreğin de gücü buradan geliyor, o öldüğünde, herşey bitiveriyor. Sadece bir an…Kaldı ki, o kadar çok giden oldu ki bu mevsim, bu güzde, sanki yürek de gitti. Sanki o koca, geniş yüreği olan ben değilmişim gibi, kendime dönük, beni daha da benleştiren birşeyler oldu.
01/09/2004
Gündüzler ölmüş,
Karanlığa gömülmüş.
Yalanlar aydınlatmış sokakları.
En aydınlık sokak benim sokağım.
Şu sıralar -Eyvallah! derim
Ne dersen de sen, sevgilim.
Keyfimin gıcırında, bir haftasonunda
Galiba senin tatilindeyim.
Bu tatil senden uzak olmak değil
Seninle güneşlenmek,denize girmek...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!