Annesi taşır iken kalan yavru gizlenmiş,
Ne olduysa kaybolmuş geriye dönememiş…
Ya biri onu almış ya bir yere saklanmış,
Anne, kedisiz döndü, aramış bulamamış…
Bu hata çok acıydı o mutlaka ölmüştür,
..
Dikkatli olacaksın pencerem dayalıdır,
Üç taraflı köprüler bahçelere açıktır…
Hiç kapatılamayan, geçitlerimiz vardır,
Ev sahibim anlamaz, evim ona yasaktır…
Kediler girer çıkar evin her yerinde var,
..
Şeker mi terk etmeli ama bu hangi şeker?
Çaya atılan değil bu başka çeşit şeker…
Şeker’e gitmeyecek ev aramayacağım,
Kiraları uygundur Şeker’e darılmışım…
Yan ilçelerde ev var, hem daha hesaplısı,
..
Güneşten tam ısınmış, değince fark etmiştim,
Şahsımda bel fıtığı, oturmak istemiştim…
Balkondaki betona inan ki çok imrendim,
Balkon şahsıma ait, ısınmayı isterdim…
Yan daire izliyor, pencereleri bakar,
..
Ev sahibi kıracı hepsi aynı çukurda,
Allan'ın adaleti bu,zenginde bir fakirde...
..
173.
Tanrı’nın ev sahipliği yaptığı büyük bir çıldırma partisinin zorunlu davetlileriyiz hepimiz. En akıllı halimizle partiye katılıp (doğup) yavaş yavaş deliriyoruz. Her geçen an biraz daha deliriyoruz. Birbirimizi delirtiyoruz. Selam verdiğimiz her insan deliliğimizin harcına biraz daha çimento katıyor. Partinin (ömrümüzün) sonuna doğru sadece iki şey kalıyor elimizde. Sıkıntı ve delilik..
..
şiiir, evrenden süzülerek gelen kelimelerin el ele kendilerine bir ev kurmalarıdır, bahçesinde asırlarca oturulacak, odalarında ne çok düşler kurulacaktır.
nurten boz hürel.
..
dışardayken aklında yoksan eğer
ev sadece otel odasından ibarettir
..
Ew çı barane ew çı berfe, dıbarı ser serı te,................Bu ne yağmurdur, ne kardır, üzerine yağmakta,
Çawımın wekıriye delalamın, ez nabinim bejna te,.....Gözlerim açık olduğu halde boyunu göremiyorum,
Agır ketiye ser dılımın, vez şevıtime ber çawı te,.........Yüreğime ateş düşmüş, gözlerin yaktı beni,
Nabı nabı bı te nabı, baxtımınu reş bı te nabı,..............Olmuyor sensiz olmuyor, kara bahtım sensiz olmuyor,
Gelo rabı gelo rabı, düxazım te bıbinım rabı,...............Kalk artık kalk, seni görmek istiyorum kalk artık,
..
AŞK SÜRGÜNÜ
bir kasaba
kasabada bir mahalle
mahallede bir ev
evde bir oda
odada bir kadın/ yalnız...
..
Lûleper
Li beyarekê, li taldeyeke veder
Bi kîjan êşê vedihewînî bêhna xwe
Ji kîjan keserê,
Ji kîjan rondikê,
Ji kîjan dilopa xwînê;
Ji dilê kê diniqutî?
..
Ah çeksem felek yanar,
Ev yanar direk yanar.
Elesem qemlermi,
Odlanıb elek yanar.
..
Al-ev’di ali edeb
Ay beyt’li bayrak adab
Bayrak Simge beyt halk’a
Al- ev’de yıldız’da bab
Al – ev ‘e bayrak dendi
Her duada amindi
..
İrem Merih helak o
Ad’ın oğlu malak o
Bebr aslan şir’in yurdu
Hem de sırlı talak o
Memfis=menf man ev kadim
O adem evi cedim
..
İçerden gelen seslerden bir şey çıkarmaya çalış!
Çünkü alt kattaki ev sahibi, usul usul emzirmekte sigarasını
Kadın, elinde püfür püfür içerken piposunu
Tağmaç, kadının beyaz buruşuk yüzünü usulca seyretmeye yeltenir
Sonra bir melek çıkar, adı şeyyyyyyyyyyyyyy… Hımmm… Alegre!
Bu Alegre; yumuşak huylu, gür saçlı, keskin bakışlı ve üç şişe şarabı birden devirir
“Amsterdam dönüşü yanına bir Fas lokantası bir de Ege’nin yumuşak huylu kadınlarını almayı unutma, Alegre! ”
..
sana dokunuyorum
gönlümde gül açıyor
sokaklara çıkıyorum
sen geziyorsun
duvarları kireç kokan
bir ev
bir nehir serinliğinde
..
Şubat ayının son haftasıydı. Güneşli bir gün tüm güzelliğiyle nihayet gelmişti soğuk geçen uzun bir kışın sonunda. Karla kaplı köyün girişi ve ağaçların beyazımsı görüntüsü gizemli bir gölge oluşturuyordu. Bir çocuk sesi duyuldu birden kerpiçten yapılmış evlerin arka tarafında. Mavi gözlü, kıvırcık saçlı yanakları kış aylarının soğukluğundan kalma 11 yaşlarında şirin görünümlü bir çocuktu. İsmi ulvi olan bu tatlı çocuk geçen onca karlı günlerden sonra dışarıdaki kar birikintilerini atmakla uğraşıyordu. Onlar için yaşam beyaz bir kar esaretinden geriye kalan renkli bir kardelen çiçeğinin filizlenmesiydi. Onlar karsın kuzey tarafında ki dağ köylerinin birinde kalıyorlardı. Yaşam burada çok zorlu sayılırdı. Ama geçen her gün ulvi ve ailesi için yeni bir umuda doğru yol alışın başlangıcı sayılıyordu. Ulvinin babası burada ki her şeyi geride bırakıp yeni bir hayata adım atmanın peşindeydi. Nihayet kartsan çorluya uzanan bir umut yolculuğu başlamıştı bu dört kişilik aile için. Ulvinin mavi gözlerinde ki ışıltı geride kalan tüm karamsar günleri beklide hatrı sayılır bir anıda saklayacaktı. İşte umut yolculu bitmişti. Yeni bir düzen yeni insanlar ve yeni bir dünya ile karşılamışlardı artık bir kere. İki çocuğun okul masrafları ve de oturacak bir ev gerekiyordu. Köyden sadece sınırlı maddi imkânlarla gelen bu aile ne yapacaktı sınırı belirsiz bu hayat içinde. Ulvi küçük yaşta tüm bu zorlukları görmüştü o güzel gözleriyle. Bir ev tutular sonunda kıt bir parayla. Artık burada tutunmak bir ömür yaşamak gerekecekti onlar için. Önce çeşitli işler yapmaya azda olsa bir şeyler kazanmaya kalkışmışlardı küçücük dünyalarında. Çeşitli vazolar süs eşyaları satmayı denediler ama olmadı. Alan kimse yoktu ya da kimseleri. Bir şeyler satmaları gerekirdi bir şeyler kazanmaları için. Büyük şehir büyük sorumluluk demekti. Hazır para hazır ekmek hazır su demekti. Geldikleri yerde böyle bir kural yoktu. Onlar için herkes dost ve akrabaydı. Ekmeğin yoksa ekmek suyun yoksa su olurlardı. Ulvi mahalledeki çocuklarla azda olsa kaynaşmıştı. O küçüktü daha ama düşünceleri hayalleri o kadar büyüktü ki içinde kaybolmak mümkündü. Ulvi geçen her gün alışıyordu bu yeni hayata. İki yıl geçmişti aradan kartsan çorluya uzanan eller için. Ulvinin babası girdiği ilk işlerde maalesef başarısız olmuştu. Yaşamak için ölmeyecek kadar geçim sağlamaktı tüm bu zor şartlar altında tüm amaçları. Bir gün tüm bu kadersizliğin hâkim olduğu aile için umut doğacaktı. Elli yaşlarında kır ve beyaz saçlarıyla evin önüne gelen adam ulvinin babası Mustafa beyle bir şeyler konuştu. Konuşulan şey şuydu: adamın belli miktarda deposunda sakladığı pantolonları vardı. Ve bunu satmak için ulvinin babasını seçmişti. Ulvinin babası Mustafa Bey bu teklif karşısında çok sevinmişti. Belki de her şeye yeniden başlanılacaktı kamaşan gözlerle. Pantolonların satışı gerçekleşti. Her geçen gün biraz daha fazla satmaya başladılar. Hayat iyi kötü bu aile için geçiyordu. Ulvi 18 yaşında mavi gözlü bir delikanlı olmuştu. Kardeşi ise ona yaklaşan bir görünüme sahipti. Ulvi inanılma bir yeteneğe sahipti. Yeteneği gizili ve farklıydı yaşamış olduğu her şey ona bunu bahşetmişti. Tekirdağ üniversite turizm ve otel işletmeciliği meslek yüksek okulunu kazanana ulvi kendi ideolojisini yansıtmayı ve sahiplenmeyi çok iyi başarmıştı. Ailesi ulvinin tün bu özelliklerinden dolayı son derece mutluydu. Ancak kahpe insanların faşist düşünceleri ulviyi incitmiş okuldan soğutmuştu yıllar ardı sıra geçiyordu her şeye rağmen.yıldızlar şiir söyler güneşi öperdi usulca..çorlunun orta yerinde bir evin üstünde melekler dans eder hep birlikte şarkı söylerdi.geçim sıkıntısı azda olsa bitmiş ve yabancı diyara alışılmıştı bir kere.Mustafa amca güvenirliğiyle,saygısıyla insanlara kendisini sevdirmeyi başarmıştı.artık iş sahibiydi ve iş sahibi yapıyordu.dudakları eskisinden daha neşeli açılıp kapanıyordu.gözlerinde parlayan gir ışığın yansımaları saçılıyordu neşeyle her bir yere.artık tüm sorumluluğunu yerine getirmişti.tek dayanağı olan ailesini ayakta tutmayı kimseye muhtaç etmemeyi başarmıştı.günler geçiyordu.ulvi girdiği sınavla Atatürk üniversitesi beden eğitimi öğretmenliğini kazanmıştı.gideceği yer olan Erzurum geldiği yer olan karsa çok yakındı.çocukluğunun başlangıç noktası sayılan bu kentin kokusu esiyordu doğudan.artık bir şeylerin farkına varan ulvi ayaklarının üzerine sağlam basmayı öğrenmişti.Kars’tan başlayıp çorluya kadar uzanan bir umut yolculuğunun yolcuları hiç tükenmeyen bir anıyı geride bırakmıştı Mavi gözlü çocuk yeni bir okul ve arkadaşlık çevresi edinmişti.kim bilebilir kaç şiir yazacaktı yaşayacağı ve yaşadığı her şey için..bunu zaman gösterecekti.
..
Kiracıyım
Ev arıyorum
Depozit ve
Altı aylığını
Peşin istiyorlar
Ben ise bir yıllığını
Peşin isteyen
..
Para ve maddiyat bu gün için inkâr edilemez bir gerçek ise de geçmişte ve günümüz dünyasında bazı şeylerin maddi karşılığı yoktur, asla ve asla bundan sonra da olmayacaktır. Bunların en başında gelenlerden birisi de vatan sevgisidir. Vatan hiç bir karşılık beklenmeden sevildiği zaman yücelecektir, kendini karşılıksız seven vatandaşları ile birlikte, yoksa nasıl insan canını dişine takıp da cephelerde savaşmaya gider, gider de hem yaralanır, yaraları iyileşmeden tekrar cepheye arkadaşlarının yanına koşar.
Bir ikinci önem ile üzerinde durulması gereken konu kişinin yüreğinin tam ortasında olan Allah sevgisi ve Allah korkusudur. Tek başına sadece sevginin de bir anlamı yoktur. Tek başına korkunun da bir kıymeti olmayacaktır. Allah korkusu ve sevgisi ancak ikisi bir arada bulunduğu zaman değer kazanacak ve bunların ikisine birden sahip olan insanı, yani kulu yüceltecektir. Bazı akıldan yoksunların düşündüğü gibi ''Allah'dan korkulmaz Allah sadece sevilir.'' düşüncesi temelden çürük ve sakat bir düşüncedir ki muhtelif ayetlerde de Kur'an-ı Kerimi layığı ile okuyanlar bilirler Rabbimiz Allah kendinden korkulması gerektiğini biz kullarına bildirmektedir. Rab olan Allah'a bağlılığın ve sevginin de hiç bir maddi karşılığı olmadığı gibi, bize kattığı manevi zenginlik para ile pul ile ölçülebilecek cinsten bir şey değildir...
..
OL'Ê ÎSLAMÎ Û ÇANDA KURDAN
Kû em li dîroka ol ê îslamî û li çanda kurdan meyze dikin em di bînin bandora ol ê îslamî li ser çanda kurda gelek grînge,kû em bi ve wezîyete lêkolîn bikin emê gelek tiştê haqîqet bibînin kû herdûka jı hev îstîfade kirine,ol ê îslamê jî ji kurda feyde dîtîye û kurdan jî ji ol ê îslamê feyde girtîye,çewa? Bi vê mînakê; ew fermandarê mezin û bi qîymet seleheddînê Eyyûbî kurd bû,û gelek feyde da ummeta îslamê û li hamberê giştî xaçperesta cenk kir û qudsa delal ji bin destê wan derxist û azatkir.Qey ew leşkerê wî ji bi piranî ne kurd bûn? .belê kurd bûn,Em dibînin kû kurdan bi leşkerîya xwe bûne parêzgerê îslam û kur'anê. û win dizanin bedîûzzaman jî kurde û îro jî gelek ol'dar ji doza wî û ji pirtûken kû wî nivîsandine îstîfade dikin.Ya didoya jî, qewmê kurd ji îslama pakij feyde dîtîye, ol ê îslamê win dizanin kû heqîqeten pakijîye,Kû em li dîroka îslamê lêkolîn dikin em dibînin gelê kurd di sala 7 ê hîcrî de (639) bi îslamê re hatine naskirin,bi vê naskirinê, ji îslama paqij îstîfade kirine û gelek alimê mezîn wekî Îbnî teymîye (Şeyxûl İslam) ,İz bin Abdûsselam (Sûltanê alima) ,Ahmet Şewkî (Emîre Şûara-Mezinê helbestvana) Mahmût Berzenci,ahmedê xanê, feqîyê teyran,Melayê cezîrî, Şex seîdê palû,Bediûzzaman Saîd-î Kurdî,Helbestvan Elî Herîrî û gelek şex û alim û zanyar jî kurda peyda bûne,
Îro hinek mirov dibejin qewmê kurd bi zora şûr misliman bûne,hetta dibejin kûrde tirsonek misliman bûne, ê cesûr li ser ol’ê/dînê îsewîtîyê,chûtîyê û yezîdîtîyê mane. win bawer bikin ev fikr û raman gelek xelete, qewmê kurd bi xwestina xwe misliman bûye û hatîye ser olê îslamê hejî ne poşmanin û poşman jî nabin. qey ji wî olî baştir û paqijtir ol hene gelo li ser vê cihanê,kû hebin bi soz û bext şanî min bidin ezê olê xwe vegerînîm.lê belê ez dizanim kû ne mumkune, ku olê ki paqij û ji însanîyetêre bi feyde hebe, evjî olê îslamêye
Belê ez benî, hinek jî me jî bahsa zerdeşt dikin di bêjin ku ew pêxwembere ango ew pêxemberê kurdaye,Birano bi rastî ev vezîyet tiştekî bi îxtîlafe,ha di be kû pêyxamber be jî,îro di vê demêde ayetên wî, normên wî betalin.win dizanin hz.Îsa,hz.Mûsa û hz.dawid jî pêxemberê heqqin lê belê îro normê încîle,normê tewratê û normê zebûre ji betalîn.Welew zerdeşt pexemberbe jî normê wî îro betalin,lê belê normê kî ne betalin û he jî di nava medene,win dizanin ew norm û qaîdê ê hz mûhammed (sxl) ın.Pêwiste ku em wan ayet û normê kû xwedayê alemê ji mere şandine em li gorî wan jîyane xwe rast bikin û ber dewam bikin. Ew ayet jî tenê ne besin bi wan ayetan re Pêwıste jîyana qasidê xweda jî em ji xwere bikin mînak.
Gelê Kurd bila li pêşkêş û serokê xwe binerîn hemmû mirvên ol’dar bun…Pêwiste kû em jî li ser rîya serok û pêşkêşê xwe bi meşin û em qîymetê olê ÎSLAMÊ zanibin…
..