Açtım sınır kapımı yerleş gônlünce toprağıma yurduma, ana dilim ol ôrfüm adetim giy pembelerini kırmızılarını en sevdiğimiz film olsun romanlar zamanı, silahlandım kuşandım kalp şarjôrüme doldurdum sevdanı azad ettim kader kafesimde tuttuğum gônül kırıklarımı, al gel siyahlarını morlarını sônmemek üzere yak tandırını dilediğince kur ômür obama gôçebe çadırını.
Sofular şeriat istiyor sosyalistler eşitlik milliyetci kurt komunist zafer işareti yapıyor ölçüp biçiyor tecrübe terzilerim olmuyor üstüme, bu kadar kalıp var ben hiç birine sığamıyorum iki şey istiyor aciz yüreğim çocuklar aç kalmasın sokak hayvanlarına kıyılmasın sonrasında şeriatada kominizimede razıyım.
Son günlerde unutkanlık başladı yaşlılık emaresi sanırım neşem daha dün yanımdaydı nereye sakladım bulamıyorum, oysa akıllı biriyim yada ôyle zannediyorum ne bileyim kimdi biri vardı kalbimin içinde ismi neydi hatırlamıyorum, bir zamanlar eksik olmazdı yanımdan mutluluk hangi resimde bıraktım gülüşlerimi hangi acıda çôzemiyorum.
Sokağın bir başından diğerine yürüdü hava soğuktu ellerini cebinden çıkardı bir sigara yakmak istedi, son dalını dikkatlice çıkardı paketinden kıyamadı, buruşturup attığı paketi tekrar düzeltti tek dal sigarasını ceketinin cebine soktu, yüreğindeki tek insan geldi aklına ayrılık nefesini kesti boğuldu sokak lambalarına küfretti, son kez baktı penceresine son dal sigarasını yaktı ve gitti.
Son nefesini verirken katilinin gözlerine baktı kadın enson kadınlar günü olduğu için kendisine gül alan aynı kişiydi hayat arkadaşı, bir başka yerde bir başkası elinde tabancası kalbine ateş saçtı töre dedi namus dedi orada vurdu kızını öz babası, senin için ölürüm ne olur aşkıma karşılık ver dedi bir başkası aşkına karşılık vermediği için ölürüm dediğini öldürdü bir şehir magandası, sonra hiçbirşey olmamış gibi başa sardı zaman sekiz mart kadınlar günü yine kutlandı birdahaki sekiz martta ölüme davetiye verir gibi çiçekler verildi maktullerine, öldürecek kadar çok sevme, vurma, küfůr etme zulmetme.
Son yapraklarda düşer yakında dallardan romantizm biter, el ele dolaşan son aşıklar evlerine kapanır sonra evsiz insanların dramı başlar, buz tutan bakışları donar bacası tüten sımsıcak evlere bakarken.
Şükrü bey genişçe bir oturma salonunda sabah kahvesini yudumluyordu birden tepesindeki kristal avizenin parlaklığını gôlgede bırakan bir ışıltının mekana dolduğunu hissetdi uzunca merdivenlerden topuk sesleri yükseldi başını o yône çevirdi elindeki fincan çatlayacaktı ôyle sıkıca kavradı, yeliz hanım dudaklarında kırmızı ruj takmış takıştırmış usulca süzüldü beyaz bir kuğu gibi hayran bakışlar altında salona, gôz gôze geldiler bir an şükrü beyle ikiside birbirlerini ilk kez gôrüyorlardı şükrü beyin kalbinde o çok bildiği türk kahvesi çarpıntısı yeliz hanımada sirayet etti, koyu sohpet başladı aralarında çocuklardan yakındılar biraz şükrü bey yetmişinde yeliz hanım ondan biraz daha gençce bôylece başladı huzur evi aşkları.
Bazen şüpheye düşüyorum acaba dine olan inancımı kayıpmı ettim diye sonra inananları sömürenlere çocuklara tarikatlarda tecavüz edenlere şarlatan cinci hocalara kızarken buluyorum kendimi allah belanızı versin sözleri dökülüyor ağzımdan yok diyorum sonra benim imanım ve havale ettiğim yer sapasağlam.
Naftalinleyip rafa kaldırdığım şiirlerin miadı doldu, harflerde ağır küf kokusu son kullanma tarihleri son buldu, gôğsümün sol cebine kalbini sokmuş kalbimle çalkalayan, bana taze şiirler yazdıran ey yar, karış mevsimlere taze bahar ol, hıdırellezte ateş gibi kalbimi cayır cayır yak, gônül dağımda dolaşan güzel gôzlü maral ellerindeyim işte istersen canımı al.
şuursuz yüzüne çökmüş şeytanın hali ne kadar anlatsam anlamazsın nedir alıp veremediğin allahın kelamıyla sen nesin kimsin nasıl kafa tutarsın höst bir kurana bir bayrağa birde namusa uzanan o elini sokar bu millet müsait bir tarafına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!