Ağlamazdım…
İstanbul hüzünleri olmasaydı
Oysa;
Uzak Hatıralar kendinde saklı
Bir ömür eskitilmiş…
Ve çoktan gitti zaman
Merhaba Mona;
Son mektubunu dün aldım.
Bana kırgın olduğunu ve mutsuzluğunu belirtmişsin satırlarında. Bu mutlak yalnızlık günlerimde defalarca mutsuzum. Sana, seni özlediğim kadar yazamıyorum beni bağışla. Şu sıralar Atina’ya mektuplar geç geliyor. Ayda sadece bir mektup hakkımız var.
Ve burada esaret günleri çok zor geçiyor.
İnsanlar terk edildiği bu yerde, yavaş yavaş ve kaçınılmaz bir şekilde ölüyor.
Isınmayan duvarlar ve nem kokusu her şeyi çabuk eskitiyor. Ve odalar bir zaman sonra hayaletlerin dolaştığı bir yapıya dönüşüyor.
Temmuz geldi…
Ağustos böcekleri gibi,
Senlen böyle kaç zaman,
Geçip gidivermişti velhasıl…
Gün kahkahaları olduk,
Bir kutu kibrite,
Varlığımdın,
Bütün bu hayatımın toplamıydın.
Her şeyi çıkardığımda geriye kalan tek şeydin.
Gerçek kuzeyimdin…
Biliyor musun?
Seni fazlasıyla özlüyorum,
Yaz Geldi…
Bir mevsim daha yaşlandı gönüller.
Oysa ayrılıktır her mevsim
Baharında senli zamanlar…
Gelip geçiyor işte
Nasıl bir ilkbahardın? Bilmiyorum.
Bakakalırım pencerelerde.
Günler geçerken birbiri ardına.
Şifasız hüznü dağılır eşyaların, acayip
hasretlerin kucağında. Ben garip,
ben içli, ben mahzun.
O kokulu hatıran hala üzerimde...
Bir hüznün kıyısında durmuşum.
Deniz mavi, deniz güzel, esvabı hareli.
Gemiler geçiyor önümden, o gemiler ki
bilmem içlerini, dışı hasretle doludur.
Hemen uzağıma çekilmiş dalyan direkleri
yosun kokularıyla bir vedayı yumuşatır. Dünya
Gün batıyor,
kimseler yok kıyılarda.
Dalgaların sesi bile gitmiş uzaklara,
bütün parıltılar aldatmaca.
Rüyalara dalıp, rüyalara uyanıyorum...
Gün olur her şey geçer.
Mutlu yüzler, içli masallar,
gökyüzüne bakan salıncaklı
incelikler, körpe endişeler.
O çocuk hüznün hepsi biter...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!