Bahar geldi.
Hadi sende gel…
Bu aşkın adı yok, sonu sonsuz…
Bu mavi telaşa kapıldık sahipsiz.
Bi gidip bi geliyor mevsim,
Salacağa, üsküdara
Su diplerinde alınan
küçücük bir nefesti sessizliğin.
Ne söylesem eksik kalır,
incinirdi tüm sözcüklerin...
Oysa;
Adından ötesini bilmezdim.
Bir zamanlar çocuktuk.
Ne güzel, mutluluğun altını çiziyorduk.
Artık büyüdük, üstünü çiziyoruz·••
Bu sabah seni özledim.
Bütün çabalarım seni beklemekle kayboluyor.
Kendimi çok fazla sensiz ve çaresiz hissediyorum.
Ellerim buruştu, avuçlarım boş, gözlerim daima boşluklara takılıyor…
Biliyor musun?
Hayatımda içinde senin olmadığın bir an bile yok.
Seni her gün daha fazla özlüyorum…
Bunun için yüzlerce olasılığı denemiş olmalıyım.
Oysa şuan bunlardan sadece birini yapabiliyorum.
Çünkü sana yazmaktan daha güçlü değilim…
Çünkü beni, hayata ve sana bağlayan tek şey bu.
Bana bu şansı veren Allah’a sonsuz bir şükran borçluyum.
Ve hala hayatımda olduğun için sana minnettarım…
Bu sabah uyandığımda birlikte geçirdiğimiz o günleri düşündüm.
O an bütün anılar birer akıntı gibi geldi.
Hala hatırımdadır seninle geçen o endişesiz günler.
Oysa ne de çabuk yaşanıp hayatımızdan gittiler…
İçimde biriken özlemler git gide çoğaldı.
Ve çoğaldıkça ruhumu sana sürüklüyor…
Artık mektupların gelmiyor, postanede sıra beklemiyorum.
Gişe memurları eskisi kadar etkileyici değil…
Bazen o yoldan geçiyorum, bir kapı kulpuna takılıyor gözlerim.
Belki yalnızca sokaklarını dolaştığım bu şehir artık büyüleyici değil.
Luna parklar, Eymen’i bindirdiğimiz o çarpışan otolar, içtiğimiz gazozlar.
Ve hatta Zeynep ablanı bindirirken el salladığımız şehir içi otobüsleri…
Her şey öyle sessiz öyle kayıtsız…
Beraber yaptığımız alışverişler, parfümeri de sana yaptığım serenatlar ve hatta Emine’nin nutellası.
Şemsiyeli kaldırımlarda ki dondurmacılar…
Gülhane, Sultanahmet, Fatih, Eminönü. Gaziosmanpaşa’da yol aldığımız günler.
Mavi Marmara’yı karşılamaya gittiğimizde raylarda kaybolan ayak izlerimiz…
Kalbimde o mutlu günlerin izleri hala ilk günkü gibi yeni ve güçlü.
Ama derin, ama hüzünlü…
Bütün o anılar bir bir yüreğimin kıyılarında duruyor şimdi.
Ben kaybolmaması için her gün Allah’a dua ediyorum.
Biliyor musun,
Bugün senden her şey için özür dilerim.
Seninle daha fazla ilgilenemediğim için üzgünüm.
Kavgalar ettiğim için üzgünüm.
Seni kırdığım için üzgünüm.
Gittiğin için üzgünüm.
Affet beni…
Hoşçakal.
Sonsuz sadakatimle…
‹A? o? ? ? ? ? ›
Yaz geldi…
Ve geçiyor bile,
Gökyüzü artık bomboş ve göze çarpan hiçbir güzellik yok.
Sabahları penceremi açtığımda sadece yalnızlık görüyorum
Ve bu yalnızlık yoğun örtüsü ile herşeyi örtüyor…
Seni görmeye en son gelişim Mayısın son günleriydi. Bana verdiğin ve sen kokan atkını hala saklıyorum.
O sabah uyandığımda,
Hiçbir şey eskisi gibi değildi.
Sokaklar boş…
Her şey paramparça.
Vesayeti olmayan bir nisan şansı gibi,
Heyecanlar kaybolup gitmişti…
Gece yarısı.
Sokaklar ıssız, perdeler çekilmiş
Ve yollar;
Terk edilmiş bir sessizlik içinde.
Zamansız yağan ahlaksızlık
Bir cadde kenarında,
Sevgili Marwell,
Mektubunu dün aldım.
Bütün satırlarını defalarca okudum.
Philadelphia’dan Güney’e sevgiler gönderiyorum.
Buraya gelişimin onuncu günü,
Kuzeyin büyülü havasından ve bütün tutsaklığından uzaktayım. Yine de sandığımdan daha fazla özlüyorum herşeyi. Burada yaşam daha fazla yeni, ve daha az eskiyor.
Senin kadar alıngan içimdeki rüyalar.
Sen uyanıyorsun ben bitiyorum.
Ve benim kadar kırılgan içindeki sevdalar.
Şimdi ben gidiyorum ve biz bitiyoruz...
Sen yoksun…
Şimdi her şeyi eksik İstanbul’un,
Şimdi; uçup gidiyor nazeninde
Üsküdar’dan salacağa bir ömür…
…
Sen “metropol” güzeli;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!