Ey benim, hülyalarda timsalim,
Rengarenk bahçelerde cümbüşüm ,
Cennet yüzlüm, hurim, nurum, perim,
Al güller içinde, seyrine doyamadığım.
Ne zaman oldu güneşim doğmayalı,
Kokusu tüter; saman kağıdının, kalemin,
Ateşinde kavrulmuş közlerin, suyun, demin,
Ölümlerle sınanan, cam kesiği düşlerin,
Bizdeki ölçü bellidir, bakidir bu husus:
'' Yalnızlık bir tek Allah'ın, yalnızlık Allah'a mahsus."
Kadim kentlerin sessizliği var,
Öyle ağır öyle viran öyle eski.
Tarihi görüyorum, yıkıntı duvar,
Düşünceler beynimde savaş meydanı,
Fikirlerim boğuşur, acı içimde,
Her saniye kıtlıktan kırılan bir anı,
Helenlerden kalma, hancı içimde.
Bir fikir müdafaası, Sokrat'tan sorular,
Ne günler biter ne günlerin ötesi,
Zamana payidar mevk-i devrandır bu.
Biçilmiş kaftan, cihanın ertesi,
Üç arşına gebe, devr-i mekandır bu.
Döner bir başına kutsi semâhı,
Kaç asırlık sancı bu,
Hiç bitmez mi çilesi?
Bir yudum mutluluğu,
Üşüşürken üzerime gecenin sessizliği,
Dalıyor gözlerim sokak lambasına,
Öylece dururken hakikatin eşsizliği,
Yıldızlar düşüyor, üşüyen başıma.
Sonsuzluğun akıbeti gecede gizli,
Haydi! gel gidelim, karanlık sokaklara,
Çocukların gülüşlerini dinleyelim.
Öksürmekten yırtınan duvarlara,
Kurulmuş ezelden gökkubbenin efsunlu tacı,
Anlatmaya ne hacet, yazmaya kelam yok.
Yer ile yeksan olsun, dinlemeyen muhtacı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!