Elhân-ı Şitâ Şiiri - Yorumlar

Cenap Şahabettin
10

ŞİİR


97

TAKİPÇİ

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:

Tamamını Oku
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 12.12.2013 - 12:35

    AYAĞINDA KUNDURA

    İlk gençlik yıllarımda, çok etkileyici, adeta büyüleyici bir sesten muhteşem bir türkü duymuştum. Yolda yürüyordum. Durdum ve sonuna kadar dinledim.
    Türkünün geldiği eve doğru yürüdüm. Tek katlı bir evin girişindeki büyükçe bir balkonda çilingir sofrası kurulmuş, teybe, adını bilmediğim ve ilk defa duyduğum bir sanatçının kaseti konulmuş, tabir uygun düşerse, keyif çatılıyor.
    Tanıdığım, hatta uzaktan hısım olacak biriydi dinleyen.

    “Ayağında Kundura”
    Ne muhteşem bir ses. Billur gibi akan bir ırmak, çağlayan. Bülbül gibi şakıyan nağmeler.
    Bu türküyle de zaten kısa zamanda bütün Türkiye’de tanındı ve sevildi. Sonra da bütün komşu ülkelerde ve Türkî Cumhuriyetlerde. Nerede Türk var ise, dünyanın her yerinde…

    İşte “Elhan-ı Şita” da dönemi için böyle bir şiir.
    Gerçekten şiirden anlayanlar, edebiyatla bir şekilde haşır-neşir olmuş olanlar bilirler. Yazıldığı dönemde büyük bir yankı uyandıran bir şiir.
    Öyle ki, hem üç değişik aruz ölçüsü kullanacaksınız, müstezat benzeri ancak biçimce serbest görünümlü bir dize şekli uygulayacaksınız, bir taraftan da uyaklardan vazgeçmeyeceksiniz.
    Sanatları da yerli yerinde kullanacaksınız. Özellikle de tasvirlerinizi görünen nesnelerden, varlıklardan benzetmelerle yapacaksınız.
    Diğer taraftan da karların yağışındaki o sessiz musikiyi hissedecek ve bunu da şiirinize aktaracaksınız…
    Seslerle, kelimelerle, dizelerle, uyaklarla ve ölçülerle öyle bir bütünlük oluşturacaksınız ki, okuyan gerçekten karın yağışını görür olacak ve yağışındaki o güzelim musikiyi duyar olacak.

    İşte bu şiirinde Cenap Şahabettin bunu başarmıştır.
    Bu yüzden çok özel ve güzel bir şiirdir, bu şiir. Kendinden sonrakilerin büyük zevk ve hayranlıkla okudukları, pek çok edebiyatçının tahlilini yaptıkları bir şiir “Elhan-ı Şita”

    Neden sosyal bir konu değil?
    Abdülhamit dönemi. Malumunuz, kimilerine göre “Kızıl sultan”. 30 yıldan fazla süren bir iktidarlık dönemi. Aynı zamanda “İstibdat Dönemi” de denilen bir dönem.
    Dönem yazarların pek çoğuna göre, her düşünülenin rahatça yazılamadığı bir dönem. Doğrudur da…
    Düşünceler dile getirilemezse ne yapılır? Şairler, yazarlar susarlar mı? Şiir de nesir de varlığını sürdürür, ama adına “Hastalıklı Edebiyat” denir. İnce hastalıklar, kişisel konular, tabiatla ilgili mevzular vs. Bir “çatal iğne”nin şiire konu olduğunu düşünürsek sanırım ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.

    Beş yıl süren Servet-i Fünûn dönemi.
    Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanan muharrirler, derginin Abdülhamit tarafından kapattırılmasıyla dağılırlar.

    Şiir hakkında arkadaşlar yeteri kadarını yazmışlar.
    İlgi gösteren arkadaşlara teşekkürler.
    İsteyen, bu şiirle ilgili yapılmış tahlilleri, incelemeleri rahatlıkla bulabilirler. Bir hayli tahlil yazısı yazılmış sitelerde.

    *
    Cenap Şahabettin, VECİZELERİYLE (özlü sözler) de tanınmış bir şair ve yazarımızdır. (Rahmet diliyorum.)
    Ben birkaç tanesini yazacağım. Bu konuda da pek çok sitede değişik sözleri verilmiş.


    * Aşkın en tatlı parçaları başındaki ümit ve sonundaki hatıradır...

    * Meşe gölgesinde filizlenen yosunların çoğu kendilerini meşe fidanı sanırlar.

    * İpeği yapan böcek değil de, giyen kadın gururlanır…

    * Yükseklerde hem yılana, hem kuşa rastlanır. Biri sürünerek, biri uçarak çıkar…

    * Kalp söze başlayınca akıl sağır olur...
    * Boş mide haykırır, derler. Biz de ilâve edelim: Dolu ağızların sesi çıkmaz. İnsanlığa karşı yapılan haksızlıklara ses çıkarmayanlar, bu haksızlık nedeniyle cebini ve midesini dolduranlardır.


    *** Seçici Kurul’a teşekkürler. ***

    Sevgi ve saygıyla…


    Hükmet Çiftçi
    12 Aralık 2013

    “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”

    Cevap Yaz
  • Metin Solak
    Metin Solak 12.12.2013 - 12:31

    Şiir gerçekten güzel bir şiir. Lakin sondan bir önceki beyitte özellikle divan ile ilgilen arkadaşlar için soruyorum daha doğrusu öğrenmek için konu hakkında bilgi sahibi olan üstadlardan rica ediyorum, bu beyitin birinci mısraında günümüz dili ile açacak olursak karlardan bahsederken 'kara toprak üstüne dök ey sema eli dök' deyip ve ikinci mısraya geçince aynı tekrarı sema eli kerem eli şita eli dök. derken burda bence fuzuli tekrar olmuş diye düşünüyorum. Konu ile ilgilene yorumcu arkadaşlar ne derler acaba.

    Cevap Yaz
  • Mustafa Şahin
    Mustafa Şahin 12.12.2013 - 12:07

    Kışın sonu,ne de olsa,bahardır demişler.Demişler de doğruyu söylemişler...Ama bir de şu var ki,her mevsimin kendine özgü özellikleri,güzellikleri vardır!Dört mevsimi yaşamak da bir ayrıcalık,bulunmaz bir güzelliktir...Kış,dediğin gelir geçer ama 'gönül kışları' öyle mi ya...Üstatı rahmetle anıyorum.Tüm okuyanları da saygı,sevgi ve selamlarımı yolluyorum.Dostlukla.

    Cevap Yaz
  • Asım Yapıcı
    Asım Yapıcı 12.12.2013 - 11:55

    Okudukça keyf aldığım şiirlerden birisidir. Hem güne yakıştıi hem de şiire.
    'karlar
    Ki havâda uçar uçar ağlar!'

    Cevap Yaz
  • Mustafa Nuri İnanç
    Mustafa Nuri İnanç 12.12.2013 - 09:07

    harika,üstadı en kalbi duygularımla kutluyorum.eyvallah

    Cevap Yaz
  • Hakan Börekçi
    Hakan Börekçi 19.02.2008 - 11:37

    Kar'ın yağışındaki 'müziği' aruz vezniyle ifade eden biricik ve en başarılı şiir..

    Cevap Yaz
  • Ayşe Hazan Aydın
    Ayşe Hazan Aydın 28.02.2006 - 22:16

    Elhan-ı Şita

    Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
    Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
    Gibi kar
    Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
    Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
    Ey kebûterlerin neşideleri,
    O baharın bu işte ferdâsı
    Kapladı bir derin sükûta yeri
    Karlar
    Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.
    Ey uçarken düşüp ölen kelebek
    Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
    Gibi kar
    Seni solgun hadîkalarda arar.
    Sen açarken çiçekler üstünde
    Ufacık bir çiçekli yelpâze,
    Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
    Başladı parça parça pervâze
    Karlar
    Ki semâdan düşer düşer ağlar!
    Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
    Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
    Gibi kar
    Sizi dallarda, lânelerde arar.
    Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
    Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
    Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! -
    Son kalan mâi tüyleri kovalar
    Karlar
    Ki havada uçar uçar ağlar.
    Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
    Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
    Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
    Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
    Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
    Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
    Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
    Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
    Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
    Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
    Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
    Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,
    Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
    Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
    Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
    Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
    Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
    Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
    Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
    lhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.


    Elhan-ı Şita
    (Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,)
    (Eşini kaybeden bir kuş gibi kar)
    (Gibi kar)
    (Geçen ilkbahar günlerini arar)
    (Ey kalplerin divane şarkısı)
    (Ey güvercinlerin şiirleri)
    (O baharın bu işte yarını)
    (Kapladı bir derin sessizliğe yeri)
    (Karlar)
    (Ki sessizce arasıra ağlar)
    (Ey uçarken düşüp ölen kelebek)
    (Bir melek kanadının beyaz püskülü)
    (Gibi kar)
    (Seni solgun bahçelerde arar.)
    (Sen açarken çiçekler üstünde) ,
    (Ufacık bir çiçekli yelpâze,)
    (Cansız bedenin üstünde şimdi ey ölü)
    (Başladı parça parça altın kırıntıları)
    (Karlar)
    (Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar!)
    (Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar ;)
    (Küçücük, beyaz başlı baykuşlar)
    (Gibi kar)
    (Sizi dallarda, yuvalarda arar.)
    (Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,)
    Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
    (Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar ;)
    (Yuvalarda -feryat etmeyen yetîm-)
    (Son kalan mavi tüyleri kovalar)
    (Karlar)
    (Ki havada uçar uçar ağlar.)
    (Ey kış göğü, elinde yığın yığındır)
    (Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, ıslak bulut...)
    (Dök ey gökyüzü -doğanın canlılığı uykudadır-)
    (Siyah toprağın üstüne katışıksız çiçekler!)
    (Her ağaçlık yer şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -)
    (Bir gölge yığını ve siyah renkli ve ümitsiz)
    (Ey kış göğünün eli, durma, durma, çek.)
    (Her ağaçlığın üstüne bir beyaz örtü!)
    (Göklerden emeller gibi dökülüyor kar)
    (Her mutlu hayalim gibi koşarak düşüyor kar)
    (Sessiz bir rüzgar tüylü bir kanatta uyuklar)
    (Yolunda durur bir aralık sonra uçarlar,)
    (Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak)
    (Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede)
    (Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri)
    (Karlar, ruhların bahçelerinin çiçekleri)
    (Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.)
    (Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök :)
    (Bahar çiçekleri yerine beyaz kar)
    (Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu.)

    Müthiş




    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta