Doğanın yaptığı kimi şeyleri hiçbir sanatçı yapamaz; seyretmeye veya dinlemeye doyum olmaz. Öyle şeyler yapıyor ki, insanın hayran olması işten değil. Kimi zaman simetrik, kimi zaman iç içe geçmiş, "karışık" ama belli bir disiplin rotası ile yapılmış şeyler karşısında bu hayranlığımızı genel olarak şaşkınlıkla harmanlanmış bir gülümseyişle dışa vururuz fakat buna "sanat" diyemeyiz; çünkü sanat, sosyal bilinçli insan faaliyetinin gerçeklikleri artistik imajlar halinde yansıtması ve doğayı estetik olarak kavrama ve aktarma formudur. Durum böyle olunca, doğada da bilinç olmadığı için ne kadar güzel şeyler yaparsa yapsın, sanat diyemeyiz.
Varsa da, en azından, biz insanlar gibi bir bilince sahip değil.
Bunun dışında sanat dediğimiz kavram, "mutlak ruh / tanrı", "tanrısal ilham", "tümel irade" gibi kavramları kapı dışarı ettiği gibi, sanatçının bilinçaltının veya "duygularının" bir ürünü olduğu iddiasını da sanat diyemeyiz! Bundan dolayı yukarıdaki tanımlamaya bağlı olarak yapılan sanat eserlerinin güzelliklerini ortaya çıkarmak / anlamak / görmek için BİÇİM, BİÇİMLENEN İÇERİK ve İŞLEV'in birbirine uyumluluğu ve oranlarına dikkat etmek gerekmektedir.
Yani:
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta