Ne Camiye Ne Havraya
(varoluşun serseri mayası üzerine)
Ben ne camiye yararım, ne havraya,
Bir başka hamur benimki, başka maya.
Tavan Manzaralı Bir Çöküş
Kısa Öykü
1. Sahne – Köşedeki Yatak
Göğe baktım yine bugün,
Bulutlar kalp şeklinde dizilmişti.
Dedim: "Aşk yağıyor galiba…"
Ama benim payıma
Yine dalak düştü.
Tanrım da espri yapmayı seviyor belli ki.
Bedenim ve Ben:
Yabancılaşma Üzerine Düşünür
Sorularla başlarım anlatmaya
"Bedenim bana neden yabancı geliyor?"
"Kendime en son ne zaman ‘benimsin’ dedim?"
Sonra benim kendi kısa anlatımım gelir:
Ey zulmün kara gecesinde parlayan hakikatin nûru,
Kalbim, dergâhın sessiz köşesinde semâ eden derviş misali,
Tazallüm değil bu, aşkın hâlinde teslimiyetin en ince hali,
Zalim sevgili, senin zulmüne karşı yükselen ilahi nidası!
Mazlime kalbim, sema meydanının dönencelerinde esir değil,
Güneşin Saklandığı Ev
Kuzey rüzgârı, içimde üşür,
Öksürür bedenim, soğuk ayazında,
İki valizimde yükümün sırrı,
Nihal’im,
Bazen sadece seni düşünmek bile iyi geliyor. Ama seni düşündüğümde, yüklerini de hissediyorum.
Seni nasıl biraz daha huzurlu hissedebilirim?
Biliyorum, senin de omuzların yorgun.
Ben sana yük olmak istemem, sadece yanında olmak isterim.
Songül’ün Gölgesinde
Ey Songül, bin yüz maskenle geldin,
Her biri bir alem, her biri bir beden.
Bir yoldaş, bir hüzün, bir vuslat arayan,
Yolumda sayısız defa beliren serzenişin.
Akla, mantığa, bilime, fenne yakınsan,
Sevgiyle, merhametle, vicdanla doluysan,
Ahlâkla yürürsen, nefsine kul olmadan,
Hak ve adaletle, rızalıkla yol alırsan...
Alın teriyle ekmek kazanır,
Acını Seçmekte Özgürsün
(İçsel direnişin kıyısında)
Bir yanın suskun kalır her sabah,
Diğer yanın ağlar, sesi duyulmaz.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!