hüzün dolu şeyler söylese de yüreğim
bir alayın paramparça ettiği unufak bir bedenim.
bir anlamı olsun diye de değil
Bir his olsun diye söylerim.
Teslim olduğum yaranın
Kabuğunu söküp attım
O iz de geçiyor
Hep geçti
Fakat unutmayacağım
Kabuğu söküp atarken ki acımı
ürkek bir ruh
nasıl da dolaşıyor kalabalıkta
nasıl da yalnız,
sığmış kaldırımdaki tek bir taşa
sızlanmıyor da omzuna binen yükten
ruhum kovalarken güneşi
tutuldu bedenim
geçti önüme bir bulut
yakmasın diye ateşi
yandım
ama kül olmadım
bizler üşüdük çünkü yitirdik güneşi
umduk ısınmayı o ıssız karanlıklarda
parlıyordu da ay gece olunca ölen köylerde
oysa tek bir köylü hissetmiyordu yüzlerdeki parıltıyı
bizler
fırtınalı bir çölde gezen
dingin bir ruhtum ben
yalnızca ağaçlardı derdim.
yapraklara fısıldar
hışırtılarını dinlerdim.
gölgesinde dizime çöker
koşuyorum;
arkamda tüm yaşam izlerim.
geride kalıyor;
kanadıkça ayaklarım,
taşları suluyor
Ve biz yeraltının sadık erleri
Korkutmasın bizi dışarıda kalanların çoşkulu sesi
Biz ki
Gün ışığından kaçıp geldik
Yalnızca uzanmak istedim.
Saçlarımı okşayacaktın.
Gülümseyecektim
Gülümseyecektin
Ve Tanrı yanına alacaktı bizi.
Yeterdi bu kadar mutluluk.
yaşamı
yalnızca gecede tadıyorum
ışık, o yayıldığı karanlıktan sızıyor
biliyorum ısıtmıyor
ama aydınlatıyor
yıldız bir tane değil ki



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!