Ne hikmetse, bu romanın başlangıcı
ikimizden parçalar gibiydi.
Oysa iki eksi bir artıya eşit değildi.
Ama yok öyle kolayı seçmek!
Yok sana bu aşktan azatlık!
Paslanacak ellerinde kelepçe.
Sanki bir rüyanın içinden sıyrılıp çıkmışım,
Çarşafın buruşuk beyazlığından,
Soğuk fayanslara düşmüşüm.
Varlık harmanında bir saman çöpüyüm.
Karanlık, aydınlık…
İkisi de misafir odasında eşit…
Kendimi bildim bileli bu cümleyle beslediler beni.
Ana sütü gibi sindi her bir hücreme.
Benimle büyüdü, gölge misali takip etti.
Cümlelerde başlık oldu,
zihnimde ezber...
Kulağımda küpe oldu,
Seni çok özledim.
Mevsimlerden kış, aylardan ocak...
Aşk sanırım sana çok yakışacak.
Ben aşkın ta kendisiyim desem,
Gece gündüz seni gölgesine çağıranım desem,
Binlerce kardelen arasından
Ne vakit büksen bileklerimi
türlü telaş içinde varlığını hasretle arayıp durdum
Sırtımda umutsuzluğun küfesi
Kim olduğumu nicedir unuttum
Yanımdasın öyle mi?
Kuvvetle muhtemeldir ki
Durdum
çünkü yürümek için sebep bulamayan
düşmek için de bahane aramaz
Zamana direniş değil bu
ben sahiden taş olmuşum
Ağaç gibi beklemeyi
Her şeyi olduran Allah; dünyaya bir künde...
Etin kemikten ayrılması ise kırk günde…
Koy bir yediveren ve bil zordur anlaması.
Bitirmek kolay, asıl zor olan başlaması.
Uçurumlar açılsın yer yerinde durmasın!
Bu nesep bu kan bağı aynı özün sureti...
Bu damardan bu kökten koparım mı zannettin?
Düşmanların neferi bu, çoktur mazereti.
Aslını inkar edeni sen nasıl yücelttin?
Kendince yazdığın kurgu nazarla vurgundu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!