Yüksekteyim...
Sırtında rüzgar döven bir kartal gibi
Ayaklarımın altında dünya
Yüksekteyim...
Pelüşe dönüşüyor beton...
Di'li geçmiş zamanlara iç geçirip
ayın karanlık yüzünden bulmayı umduğumuz neydi?
Her şeye inat yeni bir düzen mi gerekiyordu?
Göğün ekmek tavlama havası yağmuruna,
güneşin sac tavasına döndürdüğü güne ve
di'li geçmişe dil döken ezberime yeni bir düzen...
Bir kelime yetmişti
içten bir 'merhaba
Konuşmadan paylaşılan ne çok şey vardı aramızda
Bir balonun peşinden koşmak
Çimlere uzanarak gökyüzündeki bulutlara isim takmak
Mutluluk işte bu kadar basitti
Gel otur yanıma usulca.
Aramızda biraz mesafe kalsın.
Tenin tenime değmesin.
Sıcaklığını hissedersem
çözülür ruhumdaki buzlar.
Dur diyemem,
Ben hep uslu bir çocuktum…
Hiçbir mahallenin altını üstüne getirmedim.
İyi kötü ne varsa içimde yaşadım,
hep içime attım.
Gece ile mor konuştum konuşmasına da
sır diye bir kavram kalmadı aramızda.
Dolunay kabzasına takılıp kaldığı gece
Tutsak oldum gönül cenginde
Okun zehirli temreni değil
Nal sesleri gürlesin ovada!
Uykunun ismine ket vurduğun yerdeyken
Keşke oyuncak olmasaydı şiirlerim elinde,
büyük harflerle incinmişliğin
uyandırdığı ismin silinseydi beynimde...
Derimi lime lime ederek işlenmiş ihanetin,
gözü kara yalnızlığımı kat kat geride bırakıyor.
Bizi birbirimizden ayıran,
Bitmesin dediğim sayılı günlerin son saatleri.
Son gecemizin buruk tadı kalacak birazdan geriye.
Yeni bir günü müjdelerken güneş
kuşlar bizim için ötmek yerine ağıt yakacaklar.
Güneş sarıp sarmalarken doğayı,
veda çanları vuracak penceremize.
Sıra sıra gözyaşı şişeleri
Palyaçolar kederli
Aslanlar dişsiz
Saçlarını çöz
Dışarı at kendini
Sol göğüs kafesimde sıkışan kuş
Ruh, toprak, bir damla su,
balçık, kan, kemik, et…
Ve evet, nihayet…
İnsan: yoğruldu bunlardan.
Galubela’da o “Büyük Ses”
Soruldu ruhlardan:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!