KANGREN SEVDAM
İçimde ucu açık sözcükler
Kelimesiz şiirler
Ellerim bana yabancı
Dillerim suskun
Bak yine ben geldim sevgili
Ellerimde kasımpatılar ile
Sen hep bana kasımpatı çiçeği alırdın
Yine alsana
Alamazsın değil mi
Doğruya
Dün gece bir rüya gördüm
Kan ter içinde uyandım
Yüreğimden karıncalar sevgini götürüyorlardı
Her yer kan içindeydi
Zorlukla nefes alıyordum çok korktum
Uyandım fırladım yatağımdan
Seninle ben,
Biz olmayı beceremeyen iki aptal aşık.
Ne zaman sen gelsen yanıma ben kaçtım ,
Ne zaman ben gelsem yanına sen hep mesguldun,
Gece ile gündüz gibiydik.
Sen varken ben yoktum,
Eski bir melodiyim, dudaklarda unutulmaya yüz tutmuş.
Aynalarla konuşuyorum;
boşlukta asılı duran zaman avuçlarımdan kayıyor.
Tuzla buz oluyor mazi,
küller içinde büyüyen çiçeğin kokusu burnumda,
koynumda siyahi acılar...
Geçmişin dikenli yollarında, bir ayakkabı olmak da varmış kaderimde.
Sereserpe gittiğim yollar, şahitlik etse de kaçınılmaz sona,
Seni yazıyorum her kilometre taşına;
Hasreti kolundan,
Özlemi alnının tam ortasından vurarak yaşıyorum.
Dilimin dudağımı kanattığı anlardayım.
Susuyorum.
Sustukça büyüyor içimdeki cehennem.
Bu cendereden çıkamıyorum.
Yusuf’un atıldığı kuyu kadar dipsizim.
Acının başladığı yeri arıyorum.
Ben yoruldum hayat
Maskeli yüzlerden
Her gün saçıma dolan aklardan
Yüzüme gelip yerleşen derin çizgilerden
Ben yoruldum hayat
Çocukluğumun en kara günüydü,
Annemin beni bırakıp gidişi…
Henüz ölümü idrak edememiş bir çocuğun,
annesinin dönmesini beklemesi kadar yandı canım.
Hep bir mahkûmun kirpik arasından baktım hayata,
Ben senin üstüne kürek kürek toprak attığım günü anladım.
Bazı insanlar gömülmeyi, bir mezar taşını bile hak etmiyor.
İçimden gelmeyerek okuduğum duayı bile hak etmiyor.
Dile kolay, yüreğe zor geliyor sevdiğini üstündeki bir dal çarşafla bırakmak.
Seni diri diri yüreğime gömdüğüm günü, hayatımın en kötü günüydü.
Hayranınım deniz hanım
Siz İzmirlisiniz galiba. Ben de Aydınlıyım, hemşeri sayılırız. Birbirimizi takip etmeye yorumlamaya ne dersiniz?
Dost selamlar.