Güçlü bir kadınım, yıldırım gibiyim,
Gökyüzünde parlayan bir meteor.
Hayatın zorlukları karşısında eğilmez bir başım,
Rüzgar gibi eser yıkar dağıtırım engelleri
Gözlerimde fırtınalar, yüreğimde volkanlar,
Bu gece yokluğunu koydum önüme,
Şiirler ağladı,
Şarkılar boynunu büktü.
Gece seni benden kıskandı,
Ben ise geceden seni.
Şimdi yokluğunun ayazında üşüyorum..
Yarım yamalak bir sevda türküsü dilimde,
Kanamalı tüm sözcüklerim..
Sen deyip içtiğim kaçıncı kadeh...!
Oysa bardağın yansıyan yerinde seni görmekti gayem..
Öyle şeffaf öyle güzel…
Sayın;
Gülüşlerimin mimarı adam,
Nasılsın?
Fark ettim de, sana hiç nasılsın dememişim,
Hep kendi dertlerimle beynini hatta yüreğini meşgul etmişim.
Sahi nasılsın?
Yaşlı adam ağır ağır çıkıyordu merdivenleri.
Adımları yavaştı… biraz sıcaktan, biraz da yaşlılıktan.
Son basamakta durdu, elini korkuluğa koydu, derin bir nefes aldı.
Sonra birden, dizlerinin bağı çözüldü. Oracıkta yığılıp kaldı.
O sırada oradan geçmekte olan genç bir kız gördü onu.
Beni tutma!
Seninle yol yürümem.
Ne gölgeni isterim
Ne de adını anarım.
Bir yalan gibi unuturum seni.
Sitemlerim sana belli ulaşmaz
Ahuzarım duyar cevap vermezsin
Nazın yakar deli gönlüm alışmaz
Zulüm günah böyle sevap dermezsin
Gecelerce yandım aradım durdum
Bazen ne yaparsan yap,
Yaranamıyorsun.
Sonra da sessizce kabuğuna çekilip insanları izliyorsun,
Yalanlarını sessiz sessiz dinliyorsun.
Onlar seni aptal yerine koyarken,
Sen sadece onların aptal cesaretini izliyorsun.
Sen benim güneşimsin,
Karanlık anlarda doğan ışığım,
Dost hanemdeki aydınlığım.
Ne zaman kendimi yalnız hissetsem,
Yanımda bulduğumsun;
Benimle gülen, benimle ağlayan
Usul ve Titrekti gidişin
İçinde bir Şehri mahkum etmişçesine
Suskun ve sancılıydı göz bebeklerin
Kıyama kalkmış ordular gibi
Biraz umutsuzluk biraz bilinmezlik
Çokça cesaret
Hayranınım deniz hanım
Siz İzmirlisiniz galiba. Ben de Aydınlıyım, hemşeri sayılırız. Birbirimizi takip etmeye yorumlamaya ne dersiniz?
Dost selamlar.