D**Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı(GÜLC ...

Osman Öcal
730

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı(GÜLCE BULUŞMA

Yiğit Oğuz elinde Kam Gan oğlu ünüyle,
Ağırlardı beyleri her yıl şölen günüyle;
Her ziyafet bir şölen her şöleni bir düğün,
Hanlar Hanı Bayındır yerinden kalktı bir gün.
Şam dokuma otağı diktirdi yeryüzüne,

Tamamını Oku
  • Zikrettin Karaca
    Zikrettin Karaca 30.04.2010 - 01:52

    KUTLUYORUM HOCAM,
    KUTLUYORUM ŞİİRİNİZİ,
    KUTLUYORUM ŞAİRİMİ,
    MÜKEMMEL BİR ESER,
    HARİKA,
    ÇOKALA,
    PEKALA,
    TAM PUAN ON PUAN DİYOR SELAM VE SEVGİLER SUNUYORUM.

    Cevap Yaz
  • Şahmerdan Yıldırım
    Şahmerdan Yıldırım 29.04.2010 - 23:18

    Dua edeyim Han’ım:
    Yerli kara dağların yıkılmasın.
    Gölgeli ulu ağacın kesilmesin.
    Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
    Kanatlarının uçları kırılmasın.
    Koşar iken ak boz atın tökezlenmesin.
    Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin.
    Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın.
    Ak pürçekli ananın yeri cennet olsun.
    Ak sakallı babanın yeri cennet olsun.
    Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun.
    Yüce Tanrı seni kötülere el açtırmasın Han’ım hey! …’
    Dostum sizin çalışmalarınızı ilgiyle ve severek okuyorum,yüreğine sağlık,tarzın tartışılmaz ve harika,selam,saygı ve dua ile....

    Cevap Yaz
  • Dursun Tiftik
    Dursun Tiftik 29.04.2010 - 22:53

    GÜZEL BİR ÇALIŞMA.YÜREĞİNİZE SAĞLIK OSMAN HOCAM.SELAM VE DUA İLE...

    Cevap Yaz
  • Ali Özen
    Ali Özen 29.04.2010 - 21:49

    26 yıldır Türk dili ve edebiyatı derslerine girmekteyim. Doğal olarak 'Dede Korkut Destanlarımızı' her yıl derslerde işlerim.Dede Korkut Öyküleri Türkçemizin en önemli yapıtlarından biridir.

    Vüslati OSMAN ÖCAL' ın bu şiirini okuyunca çok heyecanlandığımı itiraf edeyim. Çünkü şiir aslına uygun olarak ve şiir diline bağlı kalarak o denli ustalıkla yazılmış ki, sanki ' DEDE KORKUT ÖYKÜLERİNİ okuyor gibi hissettim kendimi.

    OSMAN ÖCAL'IN tüm şiirleri çok değerlidir, onun şiir birikiminin birer göstergesidir bu şiirler.Ama öyle olmasa bile salt bu şiiriyle bile OSMAN ÖCAL adının tarih durdukça unutulmayacağına inanıyorum.İzin verdiği takdirde şiirine hem derslerimde örnek olarak okuyacağımı hem de Antoloji, facebook gibi paylaşım sitelerinde paylaşacağımı belirteyim.

    Bu nedenle öteden beri şiirlerini beğenerek okuduğum değerli şair OSMAN ÖCAL'ı bir kez daha kutluyor, şiire ve kültürümüzün yeşermesine vermiş olduğu emek nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum.

    Cevap Yaz
  • Bekir Tolu
    Bekir Tolu 29.04.2010 - 08:46

    Önce biraz tereddütle şiire yaklaşmıştım. Destanların o özgün yapısı şiirde korunmuş ve kurgulanmış olabilirmiydi. Sayın Osman Beyin Destan türü bir şiirini ilk okuyacaktım. Türk Destanları bizim ilk gençliğimiz ve ergenlik dönemlerimizde önemli yer tutan bir olguydu. tereddütütüm bu nedenle vardı. Şiiri okududukça sımsıcak bir duygu sağanağı sardı. İşte bu kadar dedim. YENİ DASTAN ŞAİRİNE Selam olsun.

    Cevap Yaz
  • Gedikoğlu Necati
    Gedikoğlu Necati 29.04.2010 - 02:53

    Bukadar uzun bir şiiri ilk defa baştan savmadan okudum çok güzel olmuş hocam yüreğinize kaleminize sağlık hürmetler..

    Cevap Yaz
  • İlhami Bulut
    İlhami Bulut 28.04.2010 - 22:29

    ,,) Günümüz Şairlerinden sevgili Osman Öcal'ın en azından yaşıtı olmanın kıvancını onurla döşümde taşıyorum,.,,

    ...) Şairimiz faal bir yürek maliki olup, bir göz kadar hassas sürekli hayatı ve içindekileri rasatlayan, hassas paha biçilmez ilahi bir yüreğin sahibi,tayışıcısı, emanetçisi ve bu mülkün sahibidir..

    ..) Şiirlerini bir ebevyn şefkate ile besleyip büyütmekte, edebi yapısını engin kültürü ve hummalı gayreti ile de hamurunu mayalayıp, yürek erbabplarına ikram etmektedir..

    ..) Namütehani bir ölçekte kavramsal algılarını şiir sathına serip, bir hat üzerinde kalmayıp satıh üzerinde ekim ve biçimini yaparak, genleri bozulmamış mahsulleri devşiren günümüzün ender şairlerinden olduğunu vurgulamak öyle sanıyorum şairimiz için çok bir paye değildir..

    ..) Şairimiz Osman Öcal'ın ilham kaynaklarının nahamdut olduğu, evrende bulunan tüm cisimlerin şairimizin şiirlerinde yer alabildiğin, sürekli yüreğini nemli tutmayı başaran, şiirsel bakan, şiiri termonolijik, felsefik ve mefkuresi ile kat kat donanımlı şiirlerin edebiyatımzdaki yerini almaları...

    ...) Hassaten memnuyitemizi müstelzim olup, okuduğumuz son destansı eserini de yine aynı hayranlıkla selamlamının gururunu sizlerle paylaşmak adına..

    ..Teşekkür eder,..Vuslatiyi öperek kutlarım..,,,

    ilhami

    ***************Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı(GÜLCE-BULUŞMA

    Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı(GÜLCE BULUŞMA

    Yiğit Oğuz elinde Kam Gan oğlu ünüyle,
    Ağırlardı beyleri her yıl şölen günüyle;
    Her ziyafet bir şölen her şöleni bir düğün,
    Hanlar Hanı Bayındır yerinden kalktı bir gün.
    Şam dokuma otağı diktirdi yeryüzüne,
    Alaca, han sayvanı yükseldi gökyüzüne.
    İpekten halıları bin bir yere döşetti,
    Üç ayrı renk otağı otağına eş etti.
    Koyundan koçu seçip nice emir estirip,
    Deveden buğra ile attan aygır kestirip:

    ‘Kimin oğlu kızı yok kara otağa kondurun,
    Altına kara keçe önüne kara koyun yahnisi
    Yerse yesin, yemezse kalksın gitsin.
    Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa
    Oğlu kızı olmayanı Allah Teâlâ karalamıştır,
    Biz de görmeyiz bunu böyle bilsin,’ dedi.

    Haberi alan beyler
    Pusatlanıp atlandı,
    Şölen yapılan yere
    Birer birer toplandı.

    Meğer Dirse Han derler vardı bir beyin oğlu,
    Gelmemişti dünyaya ne kızı var ne oğlu.
    Haberi aldığında tez varmayı yeğledi,
    Söyledi bir görelim Han’ım neler söyledi:

    ‘Serin serin tan yelleri estiğinde
    Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde
    Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda
    Büyük cins atlar sahibini görüp kişnediğinde
    Aklı karalı seçilen çağda
    Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca
    Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda’

    Sabahın er vaktinde ilk ışıkla Dirse Han,
    Kalkıp geldi şölene kırk yiğidi oldu can.
    Otağında altına kara keçe sürdüler,
    Yesin diye önüne kara yahni verdiler.

    Anlamadı Dirse Han
    Dedi: ‘Bu kara ayıp,
    Benim suçum ne ola’
    Sordu beyleri sayıp.

    Dediler: ‘Han’dan gelen böyledir buyruk bize,
    Oğlun kızın yok imiş kara otağ hak size.’
    Bu ayıbı duyunca olan neşesi söndü,
    Kırk yiğitle doğruldu hemen evine döndü.
    Bağırdı hatununa Han’ım neler söyledi:

    ‘Beri gel başımın bahtı evimin tahtı
    Evden çıkıp yürüdüğünde selvi boylum
    Topuğunda döklüm döklüm kara saçlım
    Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
    İki badem sığmayan dar ağızlım
    Kavunum yemişim düvleğim
    Görüyor musun neler oldu.’

    Dirse Han hatununa anlattı yaşananı,
    Kara otağ çeker mi bu beyliği bu şanı.
    Topaç gibi bir oğul o an düştü diline,
    Aslanlaştı aniden bu da böyle biline.
    ‘Senden midir benden mi’ deyip yine söyledi:

    ‘Han kızı yerimden kalkayım mı
    Yakan ile boğazından tutayım mı
    Kaba ökçemin altına alayım mı
    Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı
    Öz gövdenden başını keseyim mi
    Can nasıl tatlıymış sana bildireyim mi
    Alca kanını yeryüzüne dökeyim mi
    Han kızı sebebi nedir söyle bana
    Korkunç gazap ederim şimdi sana’

    Dirse Han’ın karısı
    Han sözüne üzüldü,
    Çekik kara gözünden
    Damla yaşlar süzüldü.

    ‘Ne bendendir ne senden hanlar hanı Dirse Han,
    Üstümüzde bulunan, ne gelirse Allah’tan.’
    Diyerek devam etti. ‘Bana gazap eyleme,
    İncitecek ey beyim kötü sözler söyleme.
    Alaca çadırını kalk yeryüzüne diktir,
    Şanınıza yakışan yapacağın beyliktir.
    Deveden buğra koyundan koç attan aygır
    Kestir, İç Oğuz Dış Oğuz beylerini çağır.
    Nerde aç görsen doyur çıplak görsen giyindir,
    Yapılacak dualar Allah bilir beyindir’

    Hatununun sözüyle büyük ziyafet verdi,
    Aldığı dualarla derken murada erdi.

    Oğlancığı büyüdü
    Olunca yaşı on beş,
    Öyle bir delikanlı
    Sanki aslanlara eş.

    Meğer Bayındır Han’ın azgın boğası vardı,
    Boynuz vursa bir taşa taşın dünyası dardı.
    Güreştirir deveyle bir yaz bir de güz günü,
    Eğlenirdi beylerle sanki Han’ın düğünü.
    Altı kişi zincirle yine bir yaz gününde,
    Çıkardılar boğayı kim durur ki önünde.

    Koy verdiler boğayı
    Düşünmeden o anda,
    Dirse Han’ın oğluyla
    Üç yoldaşı meydanda.

    Kaçın dedilerse de beyin oğlu kaçmadı,
    Üç arkadaşı gibi kanatlanıp uçmadı.
    Boğa sürdü oğlana burnundan soluyarak,
    Koşup geldi hemencik rüzgârı yalayarak.
    Oğlan yumruğu ile tutup alnına vurdu,
    Darbeyi alan boğa daha fazla kudurdu.
    Tekrar hücuma geçip saldırınca yerinden,
    Güçlü bir nefes aldı yenmesine, derinden.
    Bu sefer yumruğunu tam alnına koyarak,
    Sürdü meydan dışına kuvvetini yayarak.

    Çekiştiler bir süre
    Ama dövüş bitmedi,
    Boğanın azgınlığı
    Yiğitliğe yetmedi.

    Oğlan çekip elini boşta koydu rakibi,
    Düşmesine vesile yaptı başı takibi.
    Davranıp bıçağına kesince boğazını,
    Güreşi izleyen beyler yükseltti avazını.

    Bütün oğuz beyleri
    Meydana kaçıştılar,
    Aferinler kuş oldu
    Havada uçuştular.

    Dediler; ‘Dedem Korkut bu yiğide ad versin,
    Yanına kataraktan doğru babaya varsın,
    Beylik isteyiversin hak etmiştir tahtını,
    Mevla daim eylesin açsın artık bahtını.’
    Çağrılıp Dedem Korkut varınca babasına,
    Hele neler söyledi Han’ım neler söyledi:

    ‘Hey Dirse Han beylik ver bu oğlana
    Taht ver erdemlidir
    Boynu uzun yüğrük at ver bu oğlana
    Binit olsun hünerlidir
    Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana
    Şişlik olsun erdemlidir
    Katarından kızıl deve ver bu oğlana
    Yük taşıyıcı olsun hünerlidir
    Altın başlı otağ ver bu oğlana
    Gölge olsun erdemlidir
    Omuzu kuşlu kaftan ver bu oğlana.
    Giyer olsun hünerlidir.’

    Dedem Korkut oğlana Boğaç adını koydu,
    Beylik aldı taht aldı diyarda herkes duydu.
    Kulda olmaz kötülük şaşıp yanılmayınca,
    Dirse Han yiğitleri tahtta anılmayınca,
    İzzeti hürmet için şöyle karar aldılar;
    Şikâyet için Han’a yirmi namert saldılar:

    ‘Boğaç kırk yiğitle Oğuz üstüne yürüdü,
    Ak sakala sövdü pürçekliyi sürüdü.
    Akan sudan geçip Ala Dağ’dan haber aştı,
    Derler hanlar hanı Han Bayındır’a ulaştı.
    Han Bayındır çağırır Ve sana gazap eyler.’
    Namertler Dirse Han’a pervasız yalan söyler

    Sonra diğer namertler
    Gelirler Dirse Han’a,
    Oğlu kötülemeye
    Başlar yeni yalana:

    ‘Göğsü güzel koca dağa ava çıktı sensiz,
    Avdan dönülünce anasına vardı densiz.
    Şarabın keskininden içip sohbet eyledi,
    Senin oğlan kötüdür canına kast eyledi.’

    ‘Böyle evlat gerekmez gidip getirin onu,
    Uçurayım boynunu kapansın burda konu’
    Dedi amma Dirse Han yalanlara kanarak,
    Tek oğulcuk tek evlat ak yüreği yanarak.

    ‘Oğlun dinlemez bizi
    Dediler ava götür,
    Av avlarken habersiz
    Okla işini bitir.’

    ‘Serin serin tan yelleri estiğinde
    Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde
    Yüğrük atlar sahibini görüp kişnediğinde
    Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda
    Aklı karalı seçilen çağda
    Kudretli Oğuzun gelinin kızının bezendiği çağda
    Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca
    Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda’

    Sabah gün doğumunda ava çıktı Dirse Han,
    Yanında kırk yiğidi oğulcuğu tek bir can.
    Oğlancığa dediler birkaç namert gelerek,
    ‘Sürüp gelsin geyiği bir bir tepeleyerek.’
    Göreyim der babanız; Sevinip kıvanayım,
    Bundan sonra oğluma bey diye güveneyim’
    Haberi yok yalandan Boğaç bilmez oyunu,
    Bir bir vurur geyiği sanki keser soyunu.

    Kırk namert döner bu kez
    Derler ki Dirse Han’a:
    ‘Vururken geyikleri
    Kıyacak senin cana.’

    Oğlancık ok atarken geride kalanlara.
    Dirse Han da inandı alçakça yalanlara.
    Kurt sinirinden yapılmış sert yayını çekti,
    Oğlancığın iki kürek arasına çaktı.
    Fokur fokur fışkırdı oğlanın alca kanı,
    Düştü atından yere yürüdü alçağın şanı.
    Yere düşen oğlanın benzi sararıp soldu,
    Geri dönen Dirse Han yurduna gelir oldu.

    Avdan dönüldüğü
    Her tarafa duyuldu,
    Dirse Han’ın hatunu
    Ziyafete koyuldu.

    Sonra alıp at tepti kırk ince belli kızı,
    Görmeyince oğlunu düştü gönlüne sızı.
    Bütün yüreği oynadı ay yüzü birden soldu,
    Kara bağrı sarsıldı süzme göze kan doldu.
    Çağırır Dirse Han’ı söyler Han’ım ne söyler:

    ‘Beri gel basımın bahtı evimin tahtı
    Han babamın güveyisi
    Kadın anamın sevgisi
    Babamın anamın verdiği
    Göz açıp da gördüğüm
    Gönül verip sevdiğim
    A Dirse Han
    Kalktın oğlunla birlikte yerinden doğruldun
    Yelesi kara soylu atına bindin
    Göğsü güzel koca dağa ava çıktın
    İki vardın bir geliyorsun yavrum hani
    Karanlık gecede bulduğun oğul hani
    Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğiriyor
    Kesilsin oğlumun emdiği süt damarım yaman sızlıyor
    Sarı yılan sokmadan akça temin kalkıp şişiyor
    Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor
    Kuru kuru çaylara su saldım
    Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim
    Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım
    Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım
    Dilek diledim Tanrıya bir oğul zorla buldum
    Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana
    Karşı yatan Ala Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle bana
    Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana
    Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana
    Kara cübbeli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana
    Han babamın katına ben varayım
    Ağır hazine bol asker alayım
    Azgın dinli kâfire ben varayım
    Paralanıp soylu atımdan inmeyince
    Yenim ile alca kanımı silmeyince
    Kol but olup yer üstüne düşmeyince
    Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim
    Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana
    Kara başım kurban olsun bugün sana’

    Bekli de Oğuz boyu böyle figan görmedi,
    Seslenmedi Dirse Han cevap bile vermedi.
    Beyinin suskunluğu yüreğine oldu dert,
    Kaçırmadı fırsatı yine geldi kırk namert:

    ‘Oğlun sağdır esendir
    Hâlâ geyik peşinde,
    Dolanır göğsü güzel
    Koca dağın döşünde.’

    Ana yüreği dayanır mı kırk ince kızla,
    Oğlunu aramaya atlanıp çıktı hızla.
    Yazlı kışlı kar olan Kazılık dağa baktı,
    Alçaktan yücelere hemen koşturup çıktı.
    Yüksekten enginlere bir kartal gibi bakar,
    Bir dere kenarında kuzgunlar iner kalkar.
    Soy atını çevirdi süzüldü ona doğru,
    Volkan gibi alevli yanıktır ana bağrı.

    Oğlan düşüp kalınca
    Orada hazır oldu,
    Yarayı sıvazlayan
    Boz atlı Hızır oldu.

    ‘Korkma’ dedi oğlana;
    ‘Ama yaran çok kötü,
    Merhemi dağ çiçeği
    Bir de ananın sütü.’

    Oğlanın anacığı üstüne çıka geldi,
    Gördüğü al kızıl kan yanık bağrını deldi.
    Oğulcuğuna söyler Han’ım neler söyler:

    ‘Kara çekik gözlerini uyku bürümüş aç artık
    On iki kemikçiğin param parça topla artık
    Tanrının verdiği tatlı canın gitmekteyse tut artık
    Öz gövdende canın var ise oğul söyle bana
    Kara başım kurban olsun oğul sana
    Akar senin suların Kazılık Dağı
    Akar iken akmaz olsun
    Biter senin otların Kazılık Dağı
    Biter iken bitmez olsun
    Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı
    Koşar iken koşmaz olsun taşa dönsün
    Ne bileyim oğul aslandan mı oldu
    Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul
    Bu kazalar sana nereden geldi
    O gövdende canın var ise oğul söyle bana
    Kara başım kurban olsun oğul sana
    Ağız dilden bir küçücük söz et bana’

    Oğlan sesi alınca açtı hemen gözünü,
    Gördü anacığının aya benzer yüzünü.
    Söyledi anasına Han’ım neler söyledi:

    Beri gel ak sütunu emdiğim kadınım ana
    Ak pürçekli yüce bildiğim canım ana
    Akarlı sularına kötü söyleme
    Kazılık Dağı’nın günahı yoktur
    Biterli otlarına. Kötü söyleme
    Kazılık Dağının suçu yoktur
    Koşan geyiklerine kötü söyleme
    Kazlık Dağının günahı yoktur
    Aslan ile kaplanına kötü söyleme
    Kazılık Dağının suçu yoktur
    İlenirsen babama ilen
    Bu suç bu günah babamdandır

    Oğlan anacığına; ‘Korkma bundan korkma’ der,
    ‘Sıvazladı boz atlı Hızır sen etme keder.
    Yaram ölümcül değil dağ çiçeği ve bir de,
    Senin akça sütündür derman olan bu derde.’
    Dağ çiçeği topladı kırk ince kız can ile
    Ana sıktı memeyi sütü geldi kan ile.
    Karışık merhem yapıp yarasına çaldılar,
    Yurtlarına dönerken oğlancığı aldılar.

    Hekime teslim edip
    Gizlendi Dirse Han’dan,
    Baba geçer olsa da
    Ana geçer mi candan.

    ‘At ayağı çabuk ozan dili çevik olur,’
    Oğlanın yaraları kırk günde iyi olur.
    Kılıç kuşanarak ata binmeye başladı,
    Babasından habersiz av edip kuş kuşladı.
    Bunu duyan kırk alçak doymadı hıyanete,
    Tuttular Dirse Han’ı kan oturdu ak ete.
    Boynunda sicim ile onlar atlı Han yayan,
    Gittiler kâfir ele beylerden olmaz duyan.
    Dirse Han’ın hatunu bu haber patlayınca,
    Hemen vardı oğluna soy ata atlayınca.
    Söyledi ki oğluna Han’ım neler söyledi:

    ‘Görüyor musun ay oğul neler oldu
    Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu
    Yurtta düşman yok iken
    Senin babanın üstüne düşman geldi,
    O kırk namert babanın arkadaşları babanı tuttular,
    Ak ellerini ardına bağladılar,
    Kıl sicimi ak boynuna taktılar,
    Kendileri atlıydı
    Babanı ise yayan yürüttüler,
    Alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler,
    Hanım oğul kalkarak yerinden doğrul,
    Kırk yiğidim beraberine al,
    Babanı o kırk namertten kurtar.
    Yürü oğul.
    Baban sona kıydı ise
    Sen babana kıyma,’

    Boğaç anasını kırmayıp sözüne baktı,
    Kara çelik öz kılıcını beline taktı.
    Altın mızrağı ak kirişli yayı silkindi,
    Soy atını tutarak hemen sıçrayıp bindi.

    Kırk yiğidin kırkıyla
    Her birisi fırtına,
    Acele düştü hemen
    Babasının ardına.

    Namertler yol üstünde kayıtsız içerlerken,
    Boğaç Han atını koşturup yetişti erken.
    Dediler yiğidi alalım tutsak tutup ikisini bir,
    Varıp teslim edelim sevinsin kara kâfir.
    Dirse Han söyledi ki Han’ım neler söyledi

    ‘Kırk yoldaşım aman
    Tanrının birliğine yoktur güman
    Benim elimi çözün,
    Kolca kopuzumu elime verin,
    O yiğidi döndüreyim,
    İster beni öldürün ister diriltin,
    Bırakıverin’

    Çözülünce elleri aldı kolca kopuzu,
    Tanımadı oğlunu sandı yabancı kuzu.
    Söyledi bir bakalım Han’ım neler söyledi:

    ‘Boynu uzun yüğrük atlar gider ise benim gider
    Senin de içinde bineğin var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri
    Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider
    Senin de içinde şişliğin var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri
    Katarlardan kızıl deve gider ise benim gider
    Senin de içinde deven var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri
    Altın başlı otağlar gider ise benim gider
    Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri
    Ak yüzlü ela gözlü gelinler gider ise benim gider
    Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri
    Ak sakallı kocalar gider ise benim gider
    Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana
    Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri
    Benim için geldin ise hay yiğit oğulcuğumu öldürmüşüm
    Bana yazık değil sana yazık dön geri’

    Sonunda Dirse Han’ın
    Depreşti eski derdi,
    Sözünü bitirince
    Oğlu karşılık verdi:

    ‘Boynu uzun yüğrük atlar gidiyorsa senin gider
    Benim de içinde bineğim var
    Bırakamam kırk alçağa
    Katarlardan kızıl deve gidiyorsa senin gider
    Benim de içinde devem var
    Bırakamam kırk alçağa
    Ağıllarda on bin koyun gidiyorsa senin gider
    Benim de içinde etliğim var
    Bırakamam kırk alçağa
    Ak yüzlü ela gözlü gelin gidiyorsa senin gider
    Benim de içinde nişanlım var
    Bırakır mıyım kırk alçağa
    Altın başlı otağlar gitmekteyse senin gider
    Benim de içinde odam var
    Bırakır mıyım kırk alçağa
    Ak sakallı kocalar gitmekteyse senin gider
    Benim de içinde bir aklı şaşmış bilmesini unutmuş kocamış babam var
    Bırakır mıyım kırk alçağa’

    Dedikten sonra hemen yiğitlere el etti,
    At tepip baş düşürdü boz toprağı sel etti.
    Babasını kurtarıp döndü yurduna geri,
    Anladı ki Dirse Han bu yiğit kendi eri.
    Hanlar Hanı Bayındır beylik verdi taht verdi,
    Tanrı Oğuz eline önü açık baht verdi.
    Dede Korkut geldi şu Oğuzname’yi koştu:

    ‘Onlar da bu dünyaya geldi geçti
    Kervan gibi kondu göçtü
    Onları da ecel aldı yer gizledi
    Fani dünya yine kaldı
    Gelimli gidimli dünya
    Son ucun ölümlü dünya

    Kara ölüm geldiğinde geçit versin.
    Sağlıkla, akılla devletini Hak artırsın.
    O öğdüğün yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.

    Dua edeyim Han’ım:
    Yerli kara dağların yıkılmasın.
    Gölgeli ulu ağacın kesilmesin.
    Taşkın akan güzel suyun kurumasın.
    Kanatlarının uçları kırılmasın.
    Koşar iken ak boz atın tökezlenmesin.
    Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin.
    Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın.
    Ak pürçekli ananın yeri cennet olsun.
    Ak sakallı babanın yeri cennet olsun.
    Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun.
    Yüce Tanrı seni kötülere el açtırmasın Han’ım hey! …’

    Osman Öcal

    Osman Öcal




    Cevap Yaz
  • Mesut Bayram Özbek
    Mesut Bayram Özbek 28.04.2010 - 22:20

    Osman Bey,gönülden kutlarım harika bir anlatım ile mükemmel bir destan olmuş kaleminize sağlık
    Mesut Özbek

    Cevap Yaz
  • İnan Üstündag
    İnan Üstündag 28.04.2010 - 18:28

    Muhteşem bir destan, kutluyorum değerli kalemi, tam puan+ ant. Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Nigar Ağaoğlu
    Nigar Ağaoğlu 28.04.2010 - 00:35

    hayda bre...dede korkutları, dirse han oğul boğaç han destanını gülce ile buluşturmuş osman hocamız...tebrikler hocam...kim tutarki sizi .....

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta