Ben yüzdükçe akıntılar sürüklüyor
İçimdeki yangını zulmler körüklüyor
Türküm diyorum doğruyum çalışkanım
Tohumlar gibi tarihten bitmeye alışkınım
Ölümü görenler korktu kaçtı
Vuslat diyenler gönlünü açtı
Azrail'i gören kuş kendisi uçtu
Benim kabrimi kalemle kazsınlar
Bir de; mermere Adamdı yazsınlar
Kabul etmem dilin düğümünü çöz
Deşerim içimdeki siğilleri söz
İrinle birlikte çıksın kalpteki öz
Beyaz sayfalara coşkuyla akayım
Kağıttan gemileri hemen yakayım
Eski aşklar kalbimi ederken tavaf
Ateşler söndü kıvılcım her taraf
Kalbimin her zerresi başka itiraf
Ben gidiyorum nasip kısmet ilerde
Sustum delikanlılık diyerek serde
yüzlerce mısra binlerce harf
Kulak zarı yüzünden hepsi sarf
binlerce yıla postaladığım zarf
Vicdan doldu taştı kaşem kusuyor
Kalbim konuştukça dilim susuyor
---
Ey Kalem!
söyleme doğrudan gayrı
Dilinden düşürme hayrı
Noktayı öyle koy ki mesele bitsin
Ne az konuş ne çok sözlerin yetsin
Dünyanın malıyız zamanın kölesi
Duyunca insanın gelmiyor ölesi
Nice güzel kulun devriyeyi senesi
Yüreğimde inceden bir ayrılık acısı
Doktor! Yine tuttu bu kalemin sancısı
En azametli kulenin yıkıntısına temeli
Sabır taşını koyarken bilmem ne demeli
Arş-u Alaya kadar yükselsin tek emeli
Şu çıktığım merdivenin ismi can acısı
Ben sayfaların kalem tutan Akıncısı
Gözü açtım kapadım çocukluğumdu demin
bu hayat kendisi sırat ederim sana yemin
Geçmek zor kimine, kimine atlayıp zıplayarak
Yaşadıkça ölürsün mal mülk toplayarak
Omuzlarımda elli yılın kelamsız yükü
Elime kalemi aldım başladı asıl öykü
Kelimelerdeki büyüyü bilmedim
Dogmatik doğruları silmedim
Kimdi bana hayatı yanlış öğreten
Doğruyu bırakıp yalanı söyleten
İzm’lere kapıldım hayallerimi öldürdü
Bir nesli fırıldak yapıp döndürdü



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!