Sen yüreğini anlatmak için çırpınırken bana
ben kendi yüreğimi anladım her nasılsa..
meğer ellerim yüreğimdeki çocuğu tutuyormuş
bir den fark ettim.
Çektim ellerimi üzerinden,
Hayat bu gün acı çığlıklar da
uzaklarda çok uzaklarda
bir çınar devrildi devrilecek
yürekler kırık gözler de buğu
dört bir yanda sesler uğultu
Biliyorum..
beni hiç affetmeyeceksin
seni ne kadar çok sevdiğimi de
bilmeyeceksin..!
Dünyaya gözlerini açdıramadım,
Gökyüzü mü ağlıyor, İzmir mi ağlıyor
yoksa ben miyim ağlayan
sevda yağmuru mu bu
yüreğimin penceresine vuran?
İsmin gibi cehenneme çevirdin hayatlarımızı
Annemi kurban seçtin dağıttın yuvamızı
Kardeşlerime hasret büyüdüm senin yüzünden,
bir sualim var şimdi Cehennem deresi
Huzur ve Coşkuyla akabildin mi sen?
Geceden çık gel
yolunu samanyolu aydınlatsın,
göz kırpar yıldızlar bir bir
gülerek derler ki; Gözün aydın.
Kuytuda kalmış sevdalar çıkar
Gözlerim dalıp gitmişti gökyüzüne
bir baktım ki ne göreyim...
bulutlar sanki resmi geçitte
izle diyor bizi Canan izle...
En başta çocukluğumun tahta atı
Ne güller vardır
hayatı karartan,
Ne güller vardır
hıçkırıklara boğan
Varsa tebessüm açtıran
Bu coğrafyada her sabah
acılarını tarar kadınlarımız!
Gözlerinde ki yaşı
çamaşır ipinde kurutur.
Kucakların da bebeleri
Gümüş pırıltılarıyla süslenmiş
gün doğumunda Marmara,
üzerinde pamuk şekeri bulutlar
birlikte muhabbetdeler sanki,
dalda ki minik serçe
eşlik ediyor onlara belli.
Ya sen bulunmak istermisin ..!
Elbette.. İlk bulduğun gibi!
sen öyle san
senden habersizliğim acıtır canımı
duam oldun dudaklarımda
ölümdür kavuşamamanın adı
ölüm ,
çoktan çalmıştı kapımı
ah bende ki umut olmasa !