Gençtim şiire hevesim vardı
Büyük sözlerden utanmıyordum henüz
Alnım kırış kırıştı daha o yaşta
Bir nalbant çırağı kadar sıkıntılıydım
Atların toynaklarını yonta yonta
Eğilip taş gemiden bakıyorum şimdi
Boz bulanık akşam saatlerinden geçen
Silinmiş istim almış - İskelede
Bekliyor gemi
Çelik kasların sabrıyla öyle masum ve davetkar
Nasıl da tükenmişiz biz yolcular
Mağrur perçemlerimizden tutulmuş
Göğüslerimiz kurumuş
Erimiş hançeremiz
Göz oyuklarımıza
Oturmak istiyorum
Biraz sıkışır mısınız
Bakın ellerim dolu
Ellerim ceplerim ve kafam
Yolcuyum, sorulur mu, nereye gidiyor bu gemi
Kalkıp bazı fikirleri bazı hacimlere
Koymam gerekli
Aklı sicimlerle bağlamam
Kamçılamam kamçılamam
Günlük hayatı balkondan yuvarlamam
Düşünceyi kaptan köşküne koyuyorum
Hayâlgücünü güverteye
Uykuyu yelkenlere
Ve ölümü dümene
Sonra inip gemiye kıyıdan bakıyorum
I
İyi şairler vaktinde ölmesini bilirler;
Büyük şairlerse, hemen her zaman
Şiirlerinden önce ölürler.
Ferisiler, senin elinle her yerde
İsa'yı çarmıha geriyorlar, Amerika;
Sen de, utanmadan seyrediyorsun olanları
Yüzünü gizleyerek lobide, gazetenin arkasında.
Gergedan derisinden mi yüzün senin,
Fil derisinden mi, nedir?
Sen uyku tutmayan yolcusu güvertelerin
Çatıkatlarının ve steplerin
Nâsıra'dan geceyarısı geçiyor
Ve uğramıyor dünyaya
Senin trenin
Ah bu kuş, bu gidişle
Uça uça gök bırakmayacak
Öteki kuşlara
Yaşlı bir boğanın ruhu
Orta halli bir ozanın kanatlarıyla
Şuraya dünya gözüyle bir sevgilerimi yazayım da olur ya belki ulaşır.
Bu gür gönül sesi için iyilikler dilerim
Bu güzel (bana göre firuze,özgün ve hür) külliyat için teşekkürler sunarım
Bâki selamlar, hürmetler "Güzel Sözlerin Cini"ne.