Yeter Artık!
Bizim oluşturabileceğimiz bir şey olabilirdi barış,
Ama biz, işi zeytin dalı ile güvercinlere bırakmışız!
Bombalar düşerken ev, hastane ya da camilere,
Torpiller atılırken yiyecek taşıyan gemilere
Ağızlar bir karış açık ve aptal aptal bakmışız.
Millette iş yok,
Milletin işi-gücü yok,
Ayrıcalıklı bir durum şimdi iş sahibi olmak;
Bu şartlarda çok akıllıca olmasa gerek
Sandıkta milleten güç almak;
Herkes buna talip nedense!
Elaya çalar mavimsi yeşil
Veya kızılımsı balköpüğü de değil;
Renk yelpazesinde yok göz renginin bir dengi
Ben öyle adlandırıyorum: ”Bu, aşk rengi”
İyi ki geldin dünyaya da sen oldun!
İyi ki doğdun.
Adam olmak?
Bir parça fazlılık mı sadece?
Belki bir(az) öyle.
Ya sence?
Kadın olmak?
Balık olmadan yüzmek / denizde çayda
Varıp dolaşıp gezmek / Mars ya da Ay’da
Yıkılmaz evler dizmek / yedilik fayda
Mağrur etmesin seni / ölüm var hala
Gönlünü bağlama hiç / geçici mala
Malın mülkünden gelmez / sana bir fayda
Sana
Senin tek bildiğin dilde
-senin dilin sevgice-
Mertçe
Erkekçe
Seslice
(Tıpkı senin yaptığın gibi)
Sevilen öldürür seveni
Öldürdün beni!
Biri balı çok sevdiğinden
Diğeri öyle olduğundan
(Başkasına yazınca şiir olan şey
Sana yazıldığında küfür oluyor!)
Şiir yazsam ne yazar seni kırmışsam
Dillerimde diken var yaralar seni;
Sırf senin için gonca güller dermişsem
Cemreler,
Olgunlaşıp mı düşerler,
Yorulup mu?
Toprak ve suya düşmeyi anladık ama
Havaya düşmek nasıl bir şeydir
Bileniniz var mı?
Meçhul birince yazılmış bir falı çektirmektense bir tavşan veya güvercine
(Kimin için, ne zaman, nerede ve ne amaçla yazıldığı belli bile olmayan
Okunduktan sonra tekrar yerine konulan, belki de sahibini hiç bulmayan)
Boş yere para kaptırmaktansa yalancının birine ve hizmetçisi üç beş cine
(Saçı uzun, ağzı çarpık, yarım yamalak konuşmasıyla ilgi çeken bir kâhine)
Servet ödemektense anlamlandırsın diye kahve fincanındaki tuhaf şekilleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!