Belki vardır bir bahane,
Fakat benim gücüm yok.
Göğsümü delmeye çalışan ne?
Delsin, huzur için gelmişse.
Tüm bunlar biterse bir gün
Tam kendime yaklaştığımı sanırken,
Meğer yanlış yerde aranıyormuşum.
Gam ruhuma mesafe koydu derken,
Adım adım ona yaklaşıyormuşum.
Bu yüzden doğmadı şiir hiçbir zaman,
Sen beni sevsen de unutursun,
Şimdi gözlerin görmez hiç beni,
Rüzgarımı bile hissetmezsin; hatta,
Adımı duyunca tanımam da dersin sen!
Sen beni sevmezsin de,
Biliyorum, her şey ve herkes,
Bir gün beni terk edecek.
Ki ben, terk edilmeden önce,
Her şeyden vazgeçmek isterdim..
Kalbim pes ettiğini duyurmadan önce,
Penceresinden ziyadesiyle uzaklaşmış,
Odasının en karanlık köşesine gömülmüş,
Kan revan elleri saçlarını yolmakla meşgul
Gözlerse onu dizginleyecek birini aramaktan bitap düşmüş.
Yalnız kalmak zorunda olanlardan değil,
Köşede duran heybeye dalıyor gözüm,
Benimse niyetim yoktur yeni bir göçe.
Ruhumda buram buram kokuyor közüm,
Bedenim çok takmıyor gidişi bir hiçe.
Nereye niyet ettimse bir kaçış için,
Yaşamak marifet, hayattayken (yaşamak).
Kalp ölmemiş diriyken bir cesede sığmamak.
Hayatta kalabilen bu sebepten mahir,
Nefesi ciğerine değil kalbe doğru solumak.
Fakat kalpler artık gelgitlerle bulamaç.
Ben bilemem öyle yaşamasını.
Şen şakrak görünür yüzüm,
Fakat göz kenarlarım kırışmış..
Aşağılarcasına der: “Uğraşma bırak,
Gülerek gizlenmez yıpranışlar!..”
Koca bir dert yığını kaldı sırtımızda firesiz,
Dert yığını büktü belimizi kayadan farksız,
Kaldı sırtımızda kayadan hallice durum şeksiz,
Firesiz, farksız, şeksiz hepsi şüphesiz
Dizde derman yoktur artık bizde durum farksız,
Gönlüme bir damla sen düştün, karıştın.
Bir damla güldün sen, ömrüme alıştım.
Sen düştün ömrüme, ben düşlerimle barıştım.
Karıştın, alıştım, barıştım ki yokuştun!
Gayrı aşk-ı İlâhinin müptelasıyım, onadır iltifatım.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!