Bir başlarsa otların inatçı sürgünü,
Çamların güneşi kapatması bir yaz günü,
Saydam bir tülün çabası kadar engeldir,
Sonra yeşil bir akın başlar çam ardında hür.
Bir başlarsa yağmurun nazenin yankısı,
İlk defa koşmuyorum,
Beklendiğim bir yer yok,
Yetişmem gereken kimse de,
Kendimdeyim, bu yeterli.
Olmam gereken yerdeyim,
Kimsem yok, bak üşümeye başladım.
Yalnızlık öğretiyor ama tahammül edebilmeyi
Batmasın gözüne ağarmış saçlarım,
İbret bil, düşünmekten ağaran saçları seyretmeyi.
Sonbahar dolaşmaya başladı damarlarımda,
Adam, sakince koydu kahrını tabağa.
Bakmasalardı göz yaşı da ekecekti.
Uykusu bastırıp uyanınca sabaha,
Adam kahırla iftar etti ve doydu kahıra.
Kadın, yavrusu yanında yola koyuldu.
Beş yıl önce tükendi her şey.
Ya da birkaç beş yıl bilmiyorum.
Sabahın parlayan aydınlıkları,
Dünyanın karanlık yüzünde kaldı artık.
Beş yıl öncesinde kaldı işte her şey.
Ne balıkça yüzer, ne kuşça uçarım,
Bunlardan maada yaya göçerim.
Ne dünyaya küser, ne zulmüne susarım,
Çakarak selamım, vakurla geçerim.
Ben öyle elim arkada gezemem,
Sen gözümün ağrısıydın,
Ben alemin sağırı.
Herkes beni sayıklarken,
Ben "Bi sen..." diye bağırdım.
Bu arsız güneş,
Çeyrek asır önce yokluğumun,
Üzerine doğunca soğukluğumun,
Tir tir titreyen kalbimin kandili...
Benim ol güneş!
Güneş kafa tutuyor buluta mağrur.
Direnirse güneş, kararırsa yağmur.
İnliyor kararıp rahmet doğurmaya.
Güneşte eriyor içim şimdi mahmur.
Bahar gibi geldin ülkeme,
Yepisyeşil oldu bak her yer.
Böyle bir pekiştirme yok biliyorum.
İşte her şey pekişti anlamsızca.
Gizliden severim ben çoğu kez.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!